1100 yıl önce söylenenler bugün söylenseydi

Geçtiğimiz gece SÖZCÜ TV'de, 21. yüzyıl Türkiye filozoflarından Sadık Usta, değerli dostum Erol Mütercimler'in konuğuydu...

Yaklaşık 2.5 saat süren sohbet harikaydı...

Tavsiye ederim...

5 yıl kadar önce, Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, Sadık Usta ve ben, Okan Bayülken'in konuğu olmuştuk...

KORKUSUZ'daki köşemde...

İlk olarak o gece tanıdığım Sadık Usta'dan sık sık:

Alıntı yaptığımı hatırlayanlarınız vardır...

Şimdi de sizinle değerli filozofun, din konusundaki görüşlerinden çok kısa ama çok net bir bölümü paylaşacağım...

Lütfen okuyunuz...

Dinleri tartışılmaz ve değişmez sanmayın!

Dinler sonuçta toplumsallaşan, tarihin belli dönemlerinin koşullarına tabi olan insan zihninin ürünüdürler.

Her din, özellikle de tek tanrılı dinler, ilk çıktıkları anda toplumda eşitliği (din kardeşliği) gözeten, birleştirici ve kavimlerin devletleşerek "güneşin sofrasında" yer almalarını sağlamıştır.

İslam, Yahudilik ve Hıristiyanlık böyle bir rol oynamıştır.

Ancak dinler, başlarda uygarlaşmanın temelini ve motivasyon kaynağını oluştururken, sömürü ve baskının yoğunlaştığı çürüme dönemlerinde olumsuz, bağnaz ve toplumda ayrıştırıcı bir rol oynarlar.

Bir örnek verelim:

9. yüzyılda Bağdat'ta, halifenin huzurunda bilimsel, teolojik ve felsefi toplantılar yapılırdı. Bu toplantılara deistler, ateistler, Mecusiler, Hıristiyanlar da katılırlardı.

Toplantının yöneticisi:

"Ey cemaat, burada hiçbir şekilde kendi kutsal kitabınızdan ayetlerle argüman sunamazsınız çünkü ona sadece siz inanıyorsunuz. Burada sorgulanabilen ve akılla kabul edilebilen argümanlar sunmalısınız" diyerek toplantıyı açardı.

10. yüzyılda büyük hekim ve filozof Ebubekir er-Razi, halifenin ve emirlerin huzurunda "bir dindarın ne Kuran'a ne de peygambere ihtiyacı vardır" derdi ve bu yadırganıp mahkûm edilmezdi.

Canlarım...

Sadık Bey'in anlattığı İslâm ve İslâm halifesi...

Günümüzden 1000 yıl kadar öncesinin İslâm'ı...

1000 yıl kadar öncesinin devlet başkanı...

Filozof Ebubekir er-Razi o gün devlet başkanının huzurunda söylediklerini bugün söyleseydi...

Yaka paça alınır:

Hapse atılırdı...

Nereden biliyorum..

Kendisiyle ilgili:

"Dondurmayı yalayarak yedi" başlığıyla haber yaptığı iddiasıyla bir yorumcuyu 1 yıl 20 gün hapis cezasına çarptıran bir Devlet Başkanı:

Filozof Ebubekir er-Razi'nin özgür düşüncesine tahammül edebilir miydi..

İSTANBULLUNUN TERCİHİ

Bugün bir Ömer Faiz Efendi anekdotu daha...

Padişah Abdülaziz ve heyeti Paris'e vardığında, İstanbul Belediye Başkanı Ömer Faiz Efendi de protokol gereği Paris Belediye Başkanı ile görüşür...

Paris adeta yeniden imar edilmektedir...

Paris Belediye Başkanı, Paris'in imarı için ne kadar para harcadıklarını anlattıktan sonra:

"İstanbul belediyesinin bütçesi ne kadardır" diye sorar Ömer Faiz Efendi'ye...

Osmanlıda henüz bütçe kavramı olmadığı için Ömer Faiz Efendi tahmini bir rakam söyler...

Paris Belediye Başkanı:

"Bu parayla hiçbir şey yapılmaz ki!" sözleriyle şaşkınlığını ifade edince...

Ömer Faiz Efendi gülümser:

"Zaten biz de hiçbir şey yapmıyoruz ...".

İstanbullu artık bir şeyler yapanı...

Yapacak olanı:

Tercih etmeli...

ÇİĞ YUMURTA YUTMAK

Youtube videolarımın hepsini "canlarım; hepinizi çok seviyorum lütfen enseyi karartmayın, umudunuzu yitirmeyin, gelecekte her şey çok güzel olacak" diye bitiriyorum ya...

Bu söylemime destek verenler kadar olmasa da...

Öfkelenip beni:

"Boşuna millete gaz verip de onları hayale kaptırma" diye eleştirenlerin sayısı da az değil...

Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur, Müslüm Gürses ve İbrahim Tatlıses'ten:

Vıcık vıcık...

Ve...

İnsanı kahreden sözleri olan şarkılar dinlerken kendilerini bıçaklayan neslin çocukları arasından...

Böylelerinin çıkması:

Tabii ki çok normal...

Elbette...

Umut dolu ve yaşamı kutsayan konuşmalarıma destek verenler kadar...

Tenkit edenlere de saygı duyuyorum...

Ancak...

Lütfen, şu Rus Özdeyişini unutmasınlar:

"Olumsuz düşünen kişi, çiğ bir yumurtayı bütün halde kabuğuyla yutmuş bir adama benzer... Yumurtanın kırılacağı korkusuyla hareket edemez, civciv çıkacağı korkusuyla da hareketsiz duramaz...".

Çiğ yumurtayı kabuğuyla yutanlardan değilim...

Olamam da...

Hareketsiz kalmışsam eğer...

Korkumdan değil:

Akılcılığımdandır...