TAŞKIN GENÇLER!

Atatürk'ün gençliğe bakışıyla ilgili bir anı...

Yazar Necati Güngör anlatıyor...

Okuyalım:

"Atatürk, Mısır'dan 1937 yılında dönen Mehmet Akif'e emekli maaşı bağlatmış ancak Akif 6 ay sonra vefat etmişti.

Bazı çevrelerin, Akif'in cenaze törenini bahane ederek gösteri yapacakları duyulmuştu.

Atatürk bunun üzerine İstanbul Üniversitesi Rektörüne bir telgraf çekerek, cenazenin istismar edilmemesi için gerekli önlemleri almasını istedi.

Programa göre Beyazıt Camii'nde cenaze namazı kılındıktan sonra şair Edirnekapı Şehitliği'nde toprağa verilecekti.

Gelgelelim aralarında öğrencilerinin de bulunduğu bir grup, cenaze namazından sonra Akif'in tabutunu alıp kaçırdılar!

Cenazeyi Edebiyat Fakültesi'ne götürerek burada ikinci bir tören yaptılar.

Olayları Ankara'dan izleyen Atatürk'ün canı sıkılmıştı. Üniversite Rektörüne ikinci kez telgraf çekerek; "Sizi uyarmış olmama rağmen gerekli tedbirleri almayarak taşkınlığa meydan verdiniz" biçiminde eleştirdi.

Telgraf şöyle devam ediyordu:

"Taşkınlık yapan gençlere gelince: Yaptıklarını, İstiklal Marşı şairine gösterilmiş bir sevgi tezahürü olarak kabul ediyor ve kendilerini affediyorum. Hepsinin ayrı ayrı gözlerinden öperim!"

Liderin gençlere bu bakışı ve sevgisi tüm liderlere ders niteliğindeydi.

GLOKOM

Gözlerinde glokom hastalığı bulunan ve kör olma tehlikesi yaşayan dostumuz:

- Fırsat bulursanız halkı uyarın, dedi,

Ve öyküsünü kısaca anlattı...

Beş yıl önce bir özel hastanenin göz doktoruna gidiyor.

Gözünde glokom başlangıcı var...

Doktor glokomun klasik ilacı olan Xalatan damla veriyor, hastasını yolcu ediyor...

Hastayı iki üç hafta sonra tekrar çağırıp verdiği ilacın etkili olup olmadığını ölçmesi gerekirdi.

Doktor bunu yapmıyor. Hasta da verilen damlayı kâh kullanıyor kâh ihmal ediyor.

Görme alanı daralıyor.

Çünkü damla göz tansiyonunu yeterince düşürmeye yetmiyor.

Görme alanı daralınca gidilen bir başka doktor, ikinci, üçüncü damlayı veriyor.

Göz tansiyonu düşüyor.

Ama aradan geçen zamanda görme siniri yıpranmıştır.

Sinir tahribatının geri dönüşü yoktur.

Dostumuz "ben doktor kurbanıyım" diyor.

Glokom hastalarının işi sıkı tutmalarını, ciddi hekimlere gitmelerini, sıkı takibi öğütlüyor.

GARLAR

Haydarpaşa ve Sirkeci tren garlarının geleceği tartışılıyor.

Garlar geçen yıl "kültür ve turizm amaçlı kullanılmak üzere" Kültür Bakanlığına devredildi.

Resmi beyanlarda garların "kültür - sanat alanı" olacağı belirtiliyor.

İşlev olarak arkeopark, kütüphane, dijital kütüphane, sergi/performans alanları, kültür-sanat etkinlikleri sayılıyor.

Bazı meslek kuruluşları ise garlara özel sektörün gireceği, ticari niteliğin ağır basacağı kuşkusunda.

Bizim görüşümüz... İstanbul'un geçmişini tarih, mimari ve sosyoloji açısından yansıtan bir şehir müzesine ihtiyacı var. Bu müzenin eklerinde Bizans ve Osmanlı yönetiminde geçirdiği evreleri yansıtan görsel malzeme, harita ve resimler sergilenebilir.