TARZ I MUHALEFET

Meclis'in çalışkan milletvekillerinden Turhan Çömez değişik ve bize göre doğru bir muhalefet politikası izliyor.

Ne mi yapıyor

Uğraşıyor didiniyor, araştırıyor, ortaya sorunları koyuyor.

Bu sorunlardan çoğunlukla iktidar sorumludur.

Ancak o sözü hemen iktidara bağlamıyor.

Sadece sorunun çözümünü istiyor.

Soru soruyor yanıt bekliyor.

Türkiye'de yaygın muhalefet tarzı böyle değildir.

Siyasetçiler her eleştirinin sonunda sözü iktidara getirir.

İktidarı suçlar.

Onun ne sakıncası var derseniz.

O takdirde yapılan eleştirinin etkisi azalır.

Vatandaş muhalefetin, eleştiriyi, sırf iktidarı zor durumda bırakmak üzere oy kaygısıyla yaptığını düşünür.

Sorunun ciddiyeti ikinci planda kalır.

Öte yandan iktidar, muhalefetin dediğini yapmış görünmemek için sorunu yine görmezden gelir. Unutulmaya terk eder.

Turan Çömez mevcut sorunu göz önüne serdiği için halk ciddiyetini daha iyi kavrıyor, üzerinde daha çok düşünüyor.

Sorumlulara da notunu veriyor.

Bu tarz muhalefet daha sonuç alıcı oluyor…

SU BİTTİ

Türkiye'deki su sorununun iktidar farkında mı, diye soran olursa yanıtlayalım.. Evet farkında... Hem de çok farkında.

Bakınız Tarım ve Orman Bakanı İsmail Yumaklı, 2023 yılında İstanbul'daki "Su verimliliği seferberliği" konulu toplantıda konuşurken neler söylüyor:

"Bu gidişle Türkiye, 2030 yılında yani 6 yıl sonra dünyada su kıtlığı çeken ülkeler arasına girecektir. Yine 6 yıl sonra nüfusumuzun yarısı, sulu tarım alanlarının ise yaklaşık yüzde 80'i su yetersizliği ile karşı karşıya kalacak. 2030 yılına geldiğimizde ülkemiz nüfusunun yüzde on artması, su kaynaklarının ise yüzde 20 azalması öngörülüyor."

Kapıyı çalan susuzluk tehlikesi daha güzel anlatılamazdı.

Peki bu tehlikenin gerektirdiği yatırımlar yapılıyor mu Yağmur sularının toplanması, kurak bölgelere sulak bölgelerden su nakledilmesi gibi projeler başlatıldı mı

Tehlike büyük. İki yıl önce sözü edilen seferberlik hemen başlatılmalı…

DİLİMİZ

Türkiye'nin aydınları bir zamanlar yabancı sözcüklere Türkçe karşılık bulmak çabasındaydı.

Artık aydınlar bile var olan Türkçe sözcüklerin yerine yabancısını kullanıyor.

Oysa dili kim koruyacak: Aydınlar ve edebiyatçılar değil mi

Bilvesile değerli edebiyatçımız Nurullah Ataç'ın Türkçeye kazandırdığı bazı sözcükleri anımsayalım:

"Öykü, katkı, tutsak, etkinlik, yapıt, çaba, toplum, eylem, yanıt, uygarlık, özgürlük, olumlu, olumsuz, nesnel, beğeni, olanak, görece, ürün, doğa, birey, bileşim, araç, tüm, yavuz, sorun, yazın, örneğin, eleştiri, devrim, kural, anı, çeviri, ayrıntı, ezgi, uyak, olay, somut, soyut..."

HIRKIZ

Fıkra Osmanlı'dan kalmadır.

Köyün birine hırsız dadanmış. Özellikle ayakkabılara meraklı..

Cemaat camiye girip namaza durunca, bulduğu ayakkabıları torbasına doldurup kayboluyor...

Sonunda köylü pusuya yatmış, hırsızı, torbası elinde kıskıvrak yakalamış.

Köy heyeti toplanmış... Hırsıza ne ceza verelim, nasıl etkisizleştirelim...

Derken birisi öneri getirmiş:

- En iyisi camiye imam yapıp önümüze geçirmek. Böylece gözümüzün önünde olur, hırsızlık yapamaz...