Ercan Akyol dostumla Moda'da Books Cofee'de buluştuk, eski günleri andık. Ercan'la 43 yıldır birlikteyiz. Onca zamandır o çizer ben yazarım. Yolculuğumuz devam ediyor. Üç günde bir Açık Pencere köşesinde birlikteyiz. Ne var ki, pek de sık yüz yüze görüşemiyoruz. Dün özel bir gündü. Geçmiş yıllar içinde gezindik. Döndük dolaştık. Hayatın bizi getirdiği yerden memnun olduğumuzu, tesadüflerin tercihler sonucu olduğunu, iyi veya kötü her yaşadığımızdan kendimizin sorumlu olduğunu konuştuk. Bunca yıldır hiçbir konuda ayrı düştüğümüz ayrı düşündüğümüz olmadı.
Atletlerin maraton koşusu 42 kilometredir. Hayat maratonunda 43 yılı devirmenin mutluluğunu paylaştık Ercan'la.. Birbirimize uzun ömür diledik... Bizi bunca yıldır yalnız bırakmayan okurlarımıza uzaktan ve gönülden teşekkür ettik.
KALİBRE
Meclis edebiyatına her dönemde zengin katkılar olur.
Milletvekili polemikleri özgün bir edebiyat oluşturur.
Bu dönemin edebiyatına küçük bir örneği dünkü gazetelerden verelim.
CHP Lideri Özgür Özel, MHP'li Avukat Serdar Öktem'in öldürülmesi üzerine Devlet Bahçeli'ye laf dokunduruyor.
Karşılığında MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, Özel'i şöyle eleştiriyor:
-Dokuzluk tabanca şarjörüne düşmüş 6,35 kalibrelik saçma gibi tıngırdıyor...
Semih Bey kendilerine yönelik dili de şöyle eleştiriyor:
-Tehdit dili parmak sallama bize sökmez. Bize parmak sallayanın parmağını mukabil kelamla gözüne sokarız...
CHP'li Murat Emir cevap veriyor:
-Siyasetteki kalibren övündüğün namlu çapından da küçük...
Siyasetçiler kalibreye de önem veriyor görüldüğü gibi!
GELİYORLAR...
İstanbul'un işgal yıllarında kimi çok garip olaylar meydana gelmiştir. Bunlardan biri de şudur...
Bir gün Beyazıt'ta "Geliyorlar" diye çığlıklar işitilir. İnsanlar birbirini çiğneyerek Sirkeci ve Eminönü yönüne koşmaya başlar. Gelen yoktur ama herkes "Geliyorlar"diye tekrarlayarak birbirini tetikler. Dükkan sahipleri, lokanta işçileri, müşteriler herkes "geliyorlar" diye bağırarak koşan kalabalığa katılır. Suat Aray'ın "Bir Galatasaraylının Anıları" adlı kitabında anlattığına göre kalabalık Galata Köprüsünü aşar. Önce Taksim'e oradan Şişli'ye doğru koşar. Bir kol da Boğaz'a doğru koşmaktadır. Geliyorlar diye ilk çığlığı atanın kim veya kimler olduğu hiçbir zaman ortaya çıkmaz. Bir söylentiye göre Beyazıt'ta kavga eden bir serseri gurubu polisin görünmesi üzerine "geliyorlar" diye bağırıp kaçmaya başlamış, halk da kimin neden kaçtığını bilmeden kartopu gibi çoğalarak kaçanlara katılmıştır.