Yolsuzluk içerisindeki bir parti bu milletten onay alamaz

CHP'de her yerden çok ciddi pis kokular geliyor. CHP siyaseti artık karşılıksız. Algı ve manipülasyonlarla insanların bilinçlerini yönetebileceklerini düşünüyorlardı. CHP'nin birinci parti olması söz konusu değil. Sokak eylemleriyle suçluları aklamaya çalışıyorlar. Milletimiz bu kirli oyunu fark etti. Şu anda AK Parti, Türkiye'nin birinci partisidir


Başkan Recep Tayyip Erdoğan, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı 17'nci Zirvesi için gittiği Azerbaycan'ın Hankendi şehrinden dönüş yolunda gazetecilere gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu:
CHP siyaseti artık karşılıksız bir siyasettir. Sanal medya üzerinden kendi elleriyle oluşturdukları algı putlarını gerçeklerin sağlam gövdesi bir bir yıkıyor. İnsanların bilinçlerini türlü algı ve manipülasyonlarla yönetebileceklerini düşünüyorlardı, ancak milletimiz bu kirli oyunu fark etti. Vatandaşım sokak eylemlerinin ancak bölücülere, darbecilere hizmet edeceğini biliyor. CHP yöneticilerine tavsiyem, sabredip bağımsız yargının kararlarını beklemeleri yönünde. Bu süreç CHP yönetimi için bir de ayna vazifesi görmeli. CHP yönetimi ülke siyasetine katkı sağlamak yerine, proje üretmek yerine sokak eylemlerinden medet umuyor. Yargı kurumlarımızı yıpratma çabasıyla suçlarını örtmeye, sokak eylemleriyle suçluları aklamaya çalışıyorlar. Bekle, sabret... Bağımsız yargı organlarımız kararını versin, zaten gerçek er ya da geç ortaya çıkacaktır. Ama bunlar ne kendilerine ne de belediye başkanlarına güvenemedikleri için sokak eylemleriyle konuyu çarpıtma derdindeler.
CHP yönetimindekiler herhalde biraz da kendilerini rüya sendromları içerisinde görüyor. CHP'nin birinci parti olması diye bir durum söz konusu değil. Yani onlar ne kadar anket yapıyorlarsa, biz de o denli anketlerimizi yapıyoruz, yaptırıyoruz. Şu anda Türkiye'de birinci parti AK Parti'dir. AK Parti, Cumhur İttifakı ile beraber bu yolda, emin adımlarla yürüyor. Hele hele yolsuzluk sendromu içerisindeki bir partinin Türk milletinden onay alması mümkün mü Değil. İşte şu anda en önemli il İstanbul. İstanbul'un ne halde olduğu ortada. Her yerden şu anda çok ciddi pis kokular geliyor. Biz Türkiye'de iktidar partisi olarak emin adımlarla yolumuza devam ediyoruz. İnşallah önümüzdeki hafta Kızılcahamam kampını yapıyoruz. Kızılcahamam kampından sonra da bütün Türkiye'ye teşkilatımız dağılacak ve bütün Türkiye'de il il çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Biz, şu anda sadece işimize bakıyoruz. AK Parti olarak, Cumhur İttifakı olarak bizler inşallah gayretle milletimize hizmette bir yarışın içerisinde olacağız ve bu tür pisliklere de bulaşmadan yolumuza devam edeceğiz.
KAZAN-KAZAN TEZİNİ SAVUNUYORUZ
Kurucu üyesi olduğumuz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı 1985'ten bu yana, toplam 8 milyon kilometrekarelik bir coğrafyada yarım milyarı aşkın nüfusa hitap eden bölgesel bir platform haline geldi. Teşkilat, büyük potansiyeli bulunan jeostratejik olarak son derece önemli bir bölgede, işbirliğini derinleştirmeye devam ediyor. Teşkilatın etkinliğinin artırılması hususunda birtakım önerilerimiz oldu. Ekonomik İşbirliği Teşkilatı'nın son dönem hedefleri arasında yer alan, ticaretin serbestleştirilmesi, bunun yanında lojistik altyapı entegrasyonu, gümrüklerin sadeleştirilmesi gibi adımları zaten güçlü şekilde destekliyoruz. Dünyada dengeler artık çok hızlı değişiyor. Bu dinamik süreci ustalıkla yönetmek, değişime ayak uydurmak da önemli. Ticari faaliyetlerinizi ve işbirliklerinizi değişen şartlara uygun hale getiremezseniz kaybedecek olan da siz olursunuz. Biz, bizimle birlikte dostlarımızın da kazanması için çalışıyoruz. Yani bu alanda da "kazan-kazan" tezini savunuyoruz.
TÜRKİYE İSTİKRARLAŞTIRICI GÜÇ
Biz dış politikayı kavgacı bir ruhla değerlendirmiyoruz. Biz barış politikasını öne çıkararak adımlarımızı atıyoruz. Etrafımızdaki ateş çemberinin tuzağına düşmeyeceğiz. Çevremizle işbirliği halinde, dayanışma halinde dış politika anlayışımızı barış eksenli olarak sürdüreceğiz. Bizi tuzağa çekmek isteyenlere de biz tam aksine "Daha adil bir dünya mümkün" diyerek yaklaşıyoruz. "Dünya beşten büyüktür" diyerek yaklaşıyoruz. Biz bütün platformlarda Türkiye'nin haklı tezlerini anlatmaya, durmadan dinlenmeden devam ediyoruz. Türkiye'nin haklılığını kabul edenlerin sayısının her geçen gün daha da artmasından memnuniyet duyuyoruz. "Daha adil bir dünya mümkün" ve "Dünya beşten büyüktür" söylemlerimiz artık ülkemizin dış politika vizyonu haline geldi. Diplomasinin yükselen gücü olarak Türkiye, "istikrarlaştırıcı güç" olarak dünya ülkeleri arasındaki yerini sağlamlaştırmış durumda.
SURİYE'DE YENİDEN İNŞA ERMENİSTAN'LA BARIŞ
Güney Kafkasya'daki barış ve huzur herkese kazandırır. Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki barış sürecinin de diplomatik çerçevesi tamamlanmış durumda. Ermenistan, başlangıçta Zengezur Koridoru'na karşı çıksa da ekonomik entegrasyona katılmak için esnek yaklaşım sergiliyor. Bu bölgenin kalkınması sadece Azerbaycan için değil, Ermenistan için de, bizim için de, diğer ülkeler için de fırsattır.
Nasıl ki Suriye'de yaşanan ve artık geride kalan iç savaşın ilk gününden itibaren Suriye halkının yanında durduysak, ülkelerini ve birliklerini yeniden inşa sürecinde de yanlarında olacağız.
TRUMP'TAN GAZZE'YE MÜDAHİL OLMASINI İSTEDİM
Gazze'nin kaybedecek vakti yok, Gazze'de insanlık can çekişiyor. Bir an önce ateşkesin sağlanması ve insani yardımların oraya en etkin biçimde ulaştırılması için çabalıyoruz. Türkiye olarak diplomatik gayretlerimizi hiç kesmedik ve her muhatabımızla oradaki insani tablonun vahametini konuşuyoruz. Lahey'deki NATO Liderler Zirvesi'nde ABD Başkanı Sayın Trump'la ilk günün akşamı bir görüşmemiz oldu. Bu görüşmede bu konuyu da ele aldık. Kendilerinden Gazze sürecine müdahil olmasını istedim ve "İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'yla bu süreci en iyi işletecek olan sizsiniz. Özellikle yemek kuyruklarında öldürülen insanlar var. Bu insanların öldürülmemesi için sizin buraya müdahil olmanız gerekiyor" dedim. Kendilerinin de bu konuda olumlu yaklaşımını gördüm. İran ile İsrail arasında sağlanan ateşkesin Gazze için de bir kapı araladığını düşünüyoruz. Kalıcı ateşkes sağlanabilirse, bölgede kalıcı barışa uzanan bir yol açılabilir.
F-35'LERİN TAKİPÇİSİYİZ
Biz F-35'leri kendi güvenliğimiz için istiyoruz. F-35 meselesi bizim için yalnızca bir askeri teknoloji meselesi değil; aynı zamanda başta NATO gibi uluslararası platformlarda güçlü ortaklık konusudur. F-35 konusunu aramızda konuştuk ve işin takipçisiyiz. Ben Sayın Trump'ın yaptığımız anlaşmaya sadık kalacağına inanıyorum. Bu F-35'lerin Türkiye'ye peyderpey teslimi onun döneminde gerçekleşecektir diye düşünüyorum.