Bir gün Rahmi Koç'un bile kendisine, "Yav sen ne iyi yaptın, bütün işleri yurtdışına taşımışsın" dediğini anlatan Murat Ülker, "Anamın evinde oturuyorum, siz ne anlatıyorsunuz" diyor:
"Bu laflar nereden çıkıyor, bilemiyorum ama herkes soruyor, başka nerede evin var Başka yerde evim yok, aramıyorum, lazım da değil, anamın evinde oturuyorum, çok şükür."
Bu "lafların" nereden çıktığı malum. New York Times'tan falan ama geçelim. En azından Türkiye'nin zengin adamı Ülker şükretmesini biliyor.
"Ne kadar şükretse azdır" dediğinizi duyar gibiyim.
Haklısınız da.
Zira işlerini yurtdışına taşıdığını işitip kendisini tebrik eden Rahmi Bey gibi Murat Bey de Türkiye'de sattığı ürün kalitesiyle dünyanın başka bir yerinde böyle zengin olamazdı. İngiltere'de hiç olamazdı.
Ama hiç olmazsa diğer patronlarımızdan Abdullah Kiğılı gibi, "Vallahi ay sonunu zor getiriyorum" diye yakınmıyor.
Bu arada Abdullah Bey'in holdinginin yatırımlarını yurtdışına taşıması ve yeni arayışları da hep bu yüzdenmiş.
Devletin kapısını da çaldığını anlatan Kiğılı, "Devlet tekstili gözden çıkardı, 6 ay sonra bizi büyük felaket bekliyor" diyor.
Tekstil işçisi hiç öyle demiyor ama işçi maliyetleri çok yüksekmiş. Birkaç aya kalmaz maaşlarını ödeyemeyecekleri için mecburen işçileri kapının önüne koyabilirlermiş.
Aklıma Putin'in 15 yıl kadar önce başbakanlığı döneminde kendisini fabrikaları kapatmakla tehdit eden, işçilerin maaşlarını ödemeyen patronları bir masa etrafında toplayıp verdiği ayar geliyor.