Dünkü yazıda memleketin en zengin patronlarının ağlaşmalarından bahsetmiştim. Zira bir süredir memlekette kaldıkları için ne kadar şanslı olduğumuzu kafamıza kakıyorlar.
Ne kadar katma değer üretirler, ne kadar teşvik alırlar, ne vergi öderler meselelerine girmemiştim ama Putin'in başbakanlığı dönemindeki bir hamlesinden söz etmiştim.
Hatırlatayım:
Rus lider 2009 yılında, kendisini fabrikaları kapatmakla tehdit eden, işçilerin maaşlarını ödemeyen patronları bir masa etrafında toplamış ve önlerine bir anlaşma koymuştu.
Putin'in tüm Rusya'nın gönlünü alarak ayrıldığı toplantının ardından fabrikalar şakır şakır işlemeye başlamış, maaşlar da yatmıştı.
Kimi okurlar, "Peki o işadamları sonra ne yaptı" diye soruyorlar.
Aslında her şey gözlerimizin önünde oldu ama anlatayım.
***
Rusya'dan tırtıkladıklarını ABD'ye, Londra'ya, Avrupa başkentlerine taşıdılar.
Yurtdışında milyar dolarları inşaatlara gömdüler.
Futbol takımları aldılar.
Çocuklarını ülkenin en pahalı okullarına kaydettirdiler.
Zengin kulüplerine üye olup dev bağışlar yaptılar.
Tam kaçtıkları Batı'da saygın, birinci sınıf vatandaş olduklarını hissetmeye başlamışlardı ki önce pandemi, ardından Ukrayna savaşı patladı.
Bir anda "oligark" oluverdiler.
Devletinden mafyasına Batı kapitalizminin yasal-yasa dışı ortakları, azgın köpekler gibi mallarının, mülklerinin, paralarının üzerine çöküverdiler.