TOMA yıkarak ancak CHP'ye başkan olursunuz


İBB Başkanı İmamoğlu, seçildiği gün işi gücü bıraktı, "Sahibiyim" dediği 16 milyon İstanbulluyu unuttu, bildiğiniz üzere mağdur olmaya çalışıyor.
İl il geziyor, valiyle itişip kakışıyor, "İt demedim basit dedim" diyor, hakkında soruşturma açılınca da Saraçhane'de parti düzenleyip kutluyor.
Beşiktaş Belediye Başkanı hakkında soruşturma açan yargı mensuplarını, hatta ailelerini hedef gösteriyor. "Beni de alın" diye çırpınıyor. Sonunda istediğini alıp ifadeye çağrılınca yüzlerce taraftarıyla adliyeye çıkarma yapıyor.
Dün de Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın CHP medyası tarafından hedef gösterilip katledildiği Çağlayan Adliyesi'nin önündeydi.
CHP İl Başkanı, kameralar önünde partililere TOMA devirme fantezilerini anlatırken yanına aldığı ABB Başkanı Mansur Yavaş da "Silivri'nin yıkılması" hayallerinden bahsediyordu.
Evet, İmamoğlu istikbalini Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın mazisinde arıyor. Bu benim iddiam değil. Açıkça söylüyor. "Ben de Erdoğan gibi..." şeklinde cümleler kurmaktan çekinmiyor.
Ancak 28 Şubat'ın taşlarının döşendiği dönemde şiir okuduğu için hakkında soruşturma açılan Erdoğan ne onun gibi tutuklanmaya çalıştı ne de taraftarlarını adliye önünde polisle çatıştırdı.
Bir iki avukatla birlikte gidip ifadesini verdi. Çıkışta da sessiz sedasız işinin başına döndü.
Cezaevine girerken kendiliğinden toplanan kalabalıksa yalnızca partili taraftarlarından oluşmuyordu. Kendisiyle zıt görüşlere sahip olan rahmetli Ahmet Kaya'ya kadar farklı kesimlerden insanlar tarafından uğurlandı.
Kısacık görev süresince İstanbul'un çehresini dönüştürdüğünü gören seçmen de onu ta Cumhurbaşkanlığı'na kadar taşıdı.
Adliye önünde TOMA devirmecilik oynayarak olsa olsa CHP'ye başkan seçilirsiniz; Türkiye'ye başkan değil.


'YANDAŞLAR' DAHA NE YAPSIN İSMAİL

İsmail Küçükkaya geçen sabah, tutuklanan Halk TV çalışanları için özetle "Gazetecilikten yargılanmıyorlar" diyerek sürüden ayrılan Fatih Portakal'ı soyuyordu.
AK Partili bazı kalemleri de "Gereğini yaptılar" diyerek başucuna koyuyordu:
"Dün CNN'de de Ahmet Hakan olsun, Abdulkadir Selvi olsun onların da hakkını teslim etmek istiyorum. Onlar da bu konuya özel olarak basın özgürlüğünden yana bir tutum ve tavır takındılar. Onlara teşekkür ediyorum."
Gerçi, "Gazetecilikten yargılanıyorlar" denilen arkadaşlar "Ben yapmadım, o yaptı", "Hiç haberim yoktu" diyerek topu birbirlerine atıyorlar o ayrı konu ama "ılımlılık" konusunda karşı mahalleyi takdir edecek pozisyonda değilsiniz İsmail.
Yazılarında Erdoğan'a, "Tükürmesinler diye mezar taşına, TOMA bekleyecek başında" diyecek kadar nefret kusan Yılmaz Özdil hastaneye gidince geçmiş olsun sırasına giren "yandaşları" görmedin mi
Eğer illa "nomenklatura" pozlarında ahkâm keseceksen dön de Portakal'ın bile faşizan baskısını itiraf ettiği mahallene