Faşo ağa
DEM Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan, "Korucu arkadaşlar herhalde işsiz kalmayacak. Çatışma, silah bittiyse dünya kadar korucu var. Elindeki silahı al, sopayı ver, köyde hayvan baksın. Köylüsünü ezme yerine, kendi insanına silah çekme yerine daha onurlu bir görevdir" diyor.
Aklınca "ince gören" Bakırhan, coşkulu alkış aldığı salondan gelen "Temizlik işçisi de yapılabilirler mi" sorusuna da şöyle cevap veriyor:
"Tabii tabii onları işsiz bırakmayacağız."
Bir iki soru da ben sorayım.
Gece vakti kapısına dayanan eşkıyadan ailesini, köyünü korumak üzere eline silah alanın, haraç vermeyi reddedenin onurunu sorgulamak kimin haddine
Kandil'deki çetenin emriyle Türk- Kürt, çoluk çocuk demeden katleden, doktorları, öğretmenleri, mühendisleri, şantiye işçilerini öldüren, şehirlerin ortasında hendekler açıp sivilleri kendilerine kalkan yapan, iki ateş arasına sürenlerin olmadığı kesin.
Bakırhan, "kendi halkına silah çekme" meselesini de biraz açmalı. Zira emrine amade olduğu PKK'nın teröristlerinin uyruklarına dair veriler muhtelif. Ancak örgütün bugüne kadar şehit ettiği 2 bin korucunun tamamı bölgenin insanı, Bakırhan'ın kırmızı plaka verdiği Türkiye Cumhuriyeti'nin halkı.
Üçüncüsü, Bakırhan bu süreç sonunda bölgenin kendilerine verileceğini, ağa olacaklarını ve marabalarına görev dağıtacaklarını falan mı hayal ediyor
Ne yapacak Şener Şen'in canlandırdığı Faşo ağa gibi, çobanlık, çöpçülük yapmayı reddeden korucuları "Kovirem ula" deyip sürgüne mi gönderecek
Evet, Apo'nun İmralı görüşmelerinde Bakırhan'ı değil de ağzından çıkanı kulakları duyan, aşağılamayı espri sanmayan Sırrı Süreyya'yı tercih etmesi boşuna değilmiş.
Ama bence bu kritik süreçte DEM'in eşbaşkanlığı da Bakırhan'a birkaç beden büyük geliyor. Bahçeli'nin startını verdiği süreçte sistematik şekilde devirdiği çamlar bir değil iki değil. Kendisine üstesinden gelebileceği daha mütevazı görevler verilebilir.
CHP'NİN BAŞI KEL Mİ
Özgür Özel de terör örgütünün kendini feshetmesi sürecini yanlış anlayanlardan.
"Terörsüz Türkiye, tutuksuz yargılanma, toplumsal uzlaşı bunların hepsi birden bir zeminde olabilir. Abdullah Öcalan'ın kurduğu PKK'yla bir müzakere, bir uzlaşı, bir teşekkür giderken Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu partinin namuslu belediye başkanlarıyla böyle hesaplaşma olmaz" diyor.
Durun daha bitmedi, ana muhalefet liderimizin bir de teklifi var:
"Tayyip Bey en güvendiği üç hukukçuyu görevlendirsin. Üç de biz görevlendirelim."
Sonra ne mi olacakmış
Toplanıp İBB'deki yolsuzluk soruşturmasını yargıdan devralacaklarmış.