Erdoğan'ın rakibi dışarıda!

İstanbul'da Dolmabahçe Sarayı'nda kurulan masada buluşan Ukrayna ve Rusya heyetleri, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın salona girişini ayakta alkışladılar. Gurur verici görüntüler, bölgeye kilitlenmiş dünya gündemine tarihi kareler olarak girdi. Zira barış görüşmeleri yapılan savaşta taraflar iki devlet değil, iki blok. Biri Ukrayna piyonunu sahaya süren Batı... Diğeri ise tek kutuplu dünyaya bitti diyen ve piyonun üstüne vezirle yüklenen Putin'in liderliğine oynadığı Doğu. Ve Türkiye bu masanın, tüm taraflarca saygı duyulan, hakkı teslim edilen hakemi. Cumhurbaşkanı bu rol için çırpınan Fransa'nın, İngiltere'nin, Almanya'nın tüm hamlelerini boşa çıkarmayı başardı. Çünkü enerjisinin büyüğünü, her ülkenin bir pay kapmaya kalkıştığı ve tutanın elinde kaldığı yeni dünya düzeninde dış politikaya ayırıyor. Dolayısıyla Erdoğan'ın asıl rakipleri bunlar. ABD'nin Başkanı, Fransa'nın Cumhurbaşkanı, Almanya'nın Şansölyesi, İngiltere'nin Başbakanı... Türkiye'nin tuttuğunu gördüğümüz denge politikasını yerden yere vuran... Alternatif olarak da "İktidar, Batı'nın Rusya'ya uyguladığı tüm ambargoları eksiksiz uygulamalı, Batı'yı kızdırmamalı" diyen muhalefetin öngörüsüz aktörleri değil. Muhtemelen iktidarda olsalardı, bugün dünya krizinin taraflarını evinde ağırlayan Türkiye, sağa sola bakan komşumuz Yunanistan'ın pozisyonunda falan olurdu. DOKTOR BU NE Herkes Kim Milyoner Olmak İster yarışmasına katılan bir tıp öğrencisinin Türkiye'nin başkentini iki jokerle "anımsamasını" konuşuyor. İşin kötüsü, joker olarak başvurulan salondaki seyircilerin de ancak yüzde 40'ı doğru cevabı vermişler. İnsan inanmak istemiyor. Acaba seyirciler yaşadığı ülkenin başkentinden emin olmayan bir yüksek tahsilliye ders vermek için mi bilerek yanlış şıkkı seçtiler diye düşünüyor. TOKAT MANYAĞI OLDUK Pandemide "gerçeklik algımız" o kadar zedelendi ki artık sahne önü ile sahne arkasını bile karıştırıyoruz. Öyle ki, Oscar törenlerinde Will Smith'in sahneye fırlayıp sunucu Chris Rock'a tokat atmasının gerçek olabileceğini düşünebilecek kadar... Şak diye satın aldığımız hikâye neresinden