Annenin ölümü
Annemin bir süredir CRP değeri yükseliyor, sonra hastanede müdahaleyle düşürülüyordu.
Sonuncusunda 18 gün hastanede kaldı. Kan nakli, yoğun ve ağır antibiyotikler işe yaramadı. Çok yoruldu, bitap düştü. Hekimler şüphelendikleri tanı için kemik iliği biyopsisi ve PET taraması gerektiğini söylediler. Annem kabul etmedi.
"Beni buradan çıkar. Durumun farkındayım. Hastane odalarında, yoğun bakımda kalmak istemiyorum. Allah'ın dediği olur. Evime gitmek istiyorum" dedi.
Hayattaki rehberim olan annemin sözü benim için emirdir; tabii ki dediğini yaptım. Tıpkı hekimlerin, tıp otoritelerinin televizyonlarda, "Aşı olmayan vatan hainlerine yaşama hakkı tanımayacağız" diye arsızca parmak salladığı pandemi başladığında arayıp "Büyük bir oyun oynuyorlar oğlum, inanma. Kimseyi dinleme, aşı da olma" nasihatine uyup çevremi, sağcısıyla solcusuyla 32 kısım tekmili birden medyayı karşıma aldığım gibi.
Hastaneden çıktıktan sonra 5 gün evde kalan annem geçen pazar günü, kardeşlerimle birlikte yastığını düzeltirken kollarımızda huzur içinde gözlerini kapadı. Öyle ki son nefesini verdiğini hissetmedik bile.
İnsan gerçekten yaşadığı gibi ölüyormuş. Soğukkanlılığını yitirdiğine, panik yaptığına, modaya uyduğuna, aklına yatmayanı yaptığına tek bir kez bile şahit olmadığım Türkan Altınok da sakin bir şekilde, son anlarında bile bizlere yük olmamaya çalışarak dimdik hayata gözlerini yumdu.
Vasiyeti üzerine "ortalığı