Mevlâna neden bu kadar seviliyor

Sor Bakalım

Sevgili arkadaşlar, bildiğiniz gibi her yıl 7-17 Aralık tarihi arasında "Mevlâna Haftası" kapsamında bir çok etkinlikler düzenleniyor. Mevlânâ 1207 yılında Afganistan sınırları içinde bulunan Belh'te doğmuş, daha sonra Konya'ya göç ettikleri için Konya'da yaşamıştır. 13. yüzyılda yaşayan Mevlâna büyük bir ilim adamı ve din âlimidir. 1273 yılında Konya'da vefat etmiştir. Peki, bizim zamanımızdan çok eski bir dönemde yaşamasına rağmen, nasıl insanlar onu unutmamış ve bu kadar çok sevmiş Düşündünüz mü hiç

Mevlâna Celâleddin Rumî'nin en çok bilinen özelliği sevgi dolu olmasıdır. İnsanları, hayvanları, bitkileri ve bütün yaratılmışları "Yaratandan ötürü" sevmeyi öğütler.

"Ne olursan ol yine gel"

Mevlâna'nın meşhur bir çağrısı vardır: "Gel, gel, ne olursan ol yine gel. İster kâfir, ister Mecûsî, ister puta tapan ol yine gel. Bizim dergâhımız, ümitsizlik dergâhı değildir. Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel." Bu sözüyle tüm dünya insanlarını kucaklayan bir mesaj verir. Bir çok farklı dinden ve inanıştan insan, Mevlâna'nın bu sevgi dolu davet sözlerini dinleyip Müslüman olmuşlardır. Mevlâna, çatışmaların ve ayrılıkların yoğun olduğu bir dönemde yaşamış olmasına rağmen, herkesi hoşgörüyle kucaklamıştır. "Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi ol, tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol." sözü ile de hoşgörülü olmak konusunda bir çok mesaj verir.

Cennette olmak istersen

Mevlâna, çocuğuna ve diğer çocuklara da "Ey oğul!" diye başlayan nasihatler eder: "Ey oğul! Eğer daima Cennette olmak istersen, herkesle dost ol, hiç kimsenin kinini yüreğinde tutma, fazla bir şey isteme ve kimseden de fazla olma, merhem ve mum gibi ol! İğne gibi olma! Eğer hiç kimseden sana fenalık gelmesini istemezsen, fena söyleyici, fena öğretici, fena düşünceli olma! ünkü bir adamı dostlukla anarsan, daima sevinç içinde olursun. İşte o sevinç Cennetin ta kendisidir." 1

Şimdi Risale-i Nur zamanı

Allah her asırda, o zamanın insanlarının anlayacağı tarzda dinimizi anlatsın diye böyle âlimler gönderir. Bizim asrımızda ise bize Kur'ân'ı, Allah'ı, Peygamber Efendimizi (asm) en güzel şekilde anlatan Bediüzzaman Dede gelmiştir. Bediüzzaman, Mevlâna ve onun eseri olan Mesnevî ile ilgili şöyle demiştir: "Hz. Mevlâna, benim zamanımda gelseydi, Risale-i Nur'u yazardı. Ben de Hz. Mevlâna zamanında gelseydim, Mesnevî'yi yazardım. O zaman hizmet Mesnevî tarzındaydı, şimdi Risale-i Nur tarzındadır."2