"Kurtulmak" ne büyük nimet

Günlerdir "Mucize kurtuluşlar" diye duyurulan, enkaz altından sağ çıkarılanları görüyoruz. O anlar hem çıkarılan için, hem kurtarma ekipleri için, kısacası insanlık için öyle bir sevinç oluyor ki, kimse gözyaşlarını tutamıyor. Türk, Yunan, Japon, Alman o an birbirlerine sarılıyorlar.Çoğumuz enkaz altında kalmadık ama bu yaşananlar sebebiyle hepimiz kendimizi oradaki insanların yerine koyarak empati yapabildik. Tavanın, duvarların üstümüze geldiği, bir anda karanlıkta, dar bir alanda, belki yaralı, belki sıkışmış şekilde beklediğimizi düşündük. Sesimizi duyanın olmadığını, olsa da onlar da aynı durumda olduğu için yardıma koşamadığını hayal ettik. Soğuk bir kış günü, karanlık, nefes almak zor, yollar kapalı, beklenen kurtuluş ümidinin gittikçe azaldığı, her taraftan ümit kesik bir hâlde öyle beklediğimizi düşündük. Tıpkı Yunus (as)'ın balığın karnındaki vaziyeti gibi biz de tüm gücümüzle defalarca "Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü minezzalimîn" dedik. O an tüm olumsuz şartları lehine çevirebilecek olan, her şeye sözü geçen, herşey O'nun emrinde olan Allah'a sığınmaktan başka çare yok. Hayatı veren de, alan da O'dur. Dilerse enkaz altında günlerce, haftalarca yaşatır ve neticede kurtarır. O kurtuluşlarda kimbilir ne sırlar, ne hikâyeler vardır. Kimi "Hiç susamadım, ben orada kana kana su içtim" diyor, kimi "Aç değilim yemek yedim" diyor. Kimi günler geçmiş olmasına rağmen, orada birkaç saat kaldığını sanıyor. Empatimizi biraz daha ileri taşıyıp kabir hayatına gidelim. Bizi mezarımıza yerleştirmişler ve orada bulunanlar uzaklaşıp gitmiş. Son ayak sesleri de kesilmiş. Sesimizi duyan yok. Kabir komşularımızın feryat sesleri geliyor ama ne bizim onlara, ne de onların bize yardıma koşacak durumu yok. Herkes kendi derdinde. Günahlarımızın, hatalarımızın enkazı altında bunalmış bir vaziyette beklerken, Münker ve Nekir adındaki sorgu melekleri gelir, sorularını sorarlar. Bu sorulara beklenen cevaplar verilmişse, yerimiz genişletilir, ferahlatılır. Beklenen kurtarma ekipleri gelmiştir. Kişinin dünyada yaptığı ibadet ve iyiliklerin hepsi orada bir yardım timidir. Bu mânâna hadisler vardır. "Kişi kabre konduğu zaman, melekler gelir kendisine soru sorarlar. O dakikada nuranî bir şey gelir onun baş ucuna oturur. Bu onun namazıdır. Bir başka nurani şey gelir onun ayak ucuna oturur. Bu onun yaptığı hayır, hasenat ve iyiliklerdir. Bir başka nuranî şey gelir sağına oturur. Bu onun orucudur. Bir başka nuranî şey sol tarafına oturur. Bu onun zekatıdır. Bunlar kişiyi, sağdan, soldan, alttan, üstten kabrin sıkıntılarına ve canını yakmasına