Bu aralar karşımızda, her gün orman yangınları gördük.
Yükselen alevleri, imkânların yetersizliğini, içinde yanan nice canları, havayı kaplayan kara dumanları ekran karşısından görmek bile acı ve çaresizlik hissettirdi. Bir de manevî yangınlar var ki, bu görmüş olduğumuz yangınların yanında çok daha dehşetli. Asrın müceddidi Bediüzzaman, bu yangınları görüyor ve şöyle sesleniyor: "Karşımda müthiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor. İçinde evlâdım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeye, imanımı kurtarmaya koşuyorum." 1
Bir yangın düşünelim ki, içinde en sevdiklerimiz, yakınlarımız, komşularımız, eşyalarımız yanıyor. O yangını söndürmek için nasıl canla başla çalışırız. Evlatlarımızı kurtarabilmek için alevlere atlamayı göze alırız. İşte bu duygunun çok daha güçlüsünü Bediüzzaman Hazretleri manevî yangınlar için hissediyor, ıstırab duyuyor. "Eğer milletimin imanını selâmette görürsem Cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım."2 diyor. Ona göre yeter ki, bu manevî yangınlardan imanlar kurtulsun. Bu uğurda dünyasını da ahiretini de feda ettiğini ifade ediyor.
Bizi çok üzen maddî yangınlar, ormanı, evi, malı ve tabiî Allah korusun bazen insanın maddî bedenini de yakıyor. Yanarak ölen insan da inşallah şehit hükmündedir ve o çektiği kısa bir acı ve sıkıntı onun günahlarına kefaret oluyor. İman ehli olanlar inşallah Cennet'te derecesine göre bir makam kazanıyor. Bu da ayrı bir konu. Fakat manevî yangınlar öyle mi Manevî yangınlara düşenler ve kurtulamayanlar için durum çok daha vahim. Maddî yangınlar kısacık dünya hayatını etkilerken manevî yangınlar ebedî bir hayatı etkiliyor. Günahlara dalanlar, Allah'ı unutanlar, inkâr ve küfür karanlıkları içinde olup, pişmanlık ve tevbe de etmeyenler için bu yangın çok daha korkunç ve uzun süren bir yangına dönüşüyor. İşte Üstad, ehl-i iman ve tüm insanlık için en çok bu yangından korkuyor ve endişe duyuyor. Bunun için tüm mesaisini bu yangınları söndürmek, yani imanları kurtarmak üzerine teksif ettiğini söylüyor.
Günümüze baktığımızda, inançsızlık dalgaları, ahlâkî yozlaşma, dünyevîleşme, gençler arasında hızla yayılan umutsuzluk ve boşluk hissi, farklı inanç arayışları, ateizm, deizm vs., tam anlamıyla bir manevî yangın tablosu ortaya koyuyor. Sosyal medya, tüketim kültürü, menfî ve muzır yayınlar ve neşriyatlar da bu yangınlara aralıksız olarak odun, benzin gibi yanıcı madde taşıyor. Dalâlet rüzgârları estikçe bu yangınlar daha da körükleniyor. Böylece bir türlü söndürülemiyor.