Çocukların da gazetesi

Yeni Asya, dünyanın kirli siyasetiyle ilgilenmiyor, Risâle-i Nur lisanıyla yön veriyor, içinde yaşadığımız zamanın meselelerini de bu müspet bakış açısıyla tahlil ediyordu. Böylece tüm gazeteler arasında hepsinden farklısıydı. Çocukların bile ona ilgi duyması bu sırdandı.YENİ ASYA ÇOCUKLARI - 1 DİZİ: Mehtap Yıldırım Yükselten Herkesçe mâlumdur ki, çocuklara güzel örnek olmak, nasihat etmekten bin defa daha tesirlidir. Tesirli olduğu gibi, kalıcıdır da. Alınan bir ders unutulabilir, bir nasihat bazen bir kulağından girip diğer kulağından çıkabilir. Ama, model aldığı birinin ve ya bir topluluğun, konuşmaları, hareketleri, davranışları, olaylar karşısındaki hâl ve tavırları çocuğa öyle bir etki eder ki, farkında bile olmadan onun gibi olmaya başlar. Bizler güzel ve iyi olanları örnek alma hususunda son derece nasipli çocuklardık. Allah'ın bir lütfu olarak kendimizi Yeni Asya gibi zengin bir kaynağın içinde bulduk. Bu kaynağın etrafında toplanıp ab-ı hayat gibi Kur'an'dan süzülüp gelen Risâle-i Nur'dan beslenen, başkalarına da sunan, dağıtan, anlatan, tanıtan, yazan birçok model vardı etrafımızda. İnternetin, bilgisayarın, tablet ve akıllı telefonların olmadığı bir zamanda, eve gelen Yeni Asya Gazetesi'nin, çocuklar için "Can Kardeş" dergisinin, özellikle hanımların çok ilgi gösterdiği, aile için "Bizim Aile" dergisinin, fikir dergisi olan "Köprü"nün nasıl heyecan verici bir olay olduğunu o yılları yaşayanlar anlar. Hani, beklediğiniz ve çok özlediğiniz birinin gelmesi gibi, ya da en çok istediğiniz bir hediyenin, ikramın size gönderilmiş olması gibi. O duygunun kıymetini tarif etmekte ifadelerim yetersiz kalır. Gazete okumak büyüklere göre bir fiil olarak düşünülse de, çocukların da gazeteye ilgi gösterdiği bir gerçektir. Biz çocukken büyüklerin elinde Yeni Asya'yı gördükçe, bizim de merak ve okuma isteğimiz artardı. Elimize alıp incelediğimizde, tüm yazarlar bize bir model, onların tüm yazıları istifade edebildiğimiz kadarıyla bir fikir olurdu. Tam anlamasak da, geleceğimize atılan bir tohumcuk gibi şuur altımıza yerleşirdi. Yeni Asya, diğer siyasi gazetelere benzemediğinden az ya da çok çocuklar da anlayabiliyordu. Zirâ Yeni Asya Gazetesi dünyanın kirli siyasetiyle ilgilenmiyor, Risâle-i Nur lisanıyla yön veriyor, içinde yaşadığımız zamanın meselelerini de bu müspet ve demokrat bakış açısıyla tahlil ediyordu. Böylece bir gazeteden çok daha fazlası ve tüm gazeteler arasında hepsinden farklısıydı. Çocukların bile ona ilgi duyması bu sırdandı. Eskiden bilgisayar yoktu ve yazılar daktilo ile yazılırdı. Şimdiki nesil belki de hiç daktilo görmemiştir. Demirden harfleri olur, her harfin tuşuna bastığınızda o metal yerinden kalkıp siyah şeride vurduğunda, altındaki kağıda o harfin izi çıkar. Sessiz yazmanız imkânsızdır. Çok ses çıkarır. Yazma hızınız arttıkça, metal harflerin kâğıda vuruş sesleri de hızlanır. O zaman babam da yazılarını daktilo ile yazardı ben de dikkatlice seyrederdim. O işteyken her fırsatta daktilonun başına geçip defalarca yazı yazma çalışmaları yapardım. Çok kâğıt ziyan etmiş olabilirim ama sonunda çocuk yaşta on parmak daktilo kullanabiliyordum. Yeni Asya'da ilk yazım on beş gibi çocuk sayılabilecek bir yaşta yayımlanmıştı. Nasıl bir duygu olduğunu tarif edecek olursam, hep örnek aldığım yazarlarımıza ve "Acaba bir gün ben de onlar gibi yazabilir miyim" fikrine atılan bir adımın mutluluğu gibiydi. Sadece gazete hizmetinde değil, dershane hizmetlerinde de ablalarımız, annelerimiz bize örnek oluyor, biz de onlar gibi olmak istiyorduk. İkram servislerine yardım etmek, çay tabaklarını dağıtmak, çocuklar için çok zevkli işlerdi. O nurânî sîmaların her birinin bize kattığı bir şeyler olurdu. Kiminin tesettürüne hayran olurduk, kiminin hitâbetine, çocuklara gösterdiği ilgi ve alâkasına, kiminin