Çocuklar suça değil, umuda yelken açmalı

Son yıllarda "suça sürüklenen çocuklar" kavramını çok fazla duymaya başladık.

Bu ifade bize çocukların neden ve nasıl suçlara sürüklendiğini sorgulatıyor. Biliyoruz ki, her çocuk doğuştan İslâm fıtratı üzerine doğar. Saf ve masumdur. Ancak içinde bulunduğu aile, çevreden gördükleri, duydukları o çocuğun fıtrî ayarlarını yavaş yavaş değiştirmeye başlar. Böylece suçlu çocuklar ortaya çıkar. ocukları suça sürükleyen sebepleri, aile içi şiddet, ilgisizlik, yoksulluk, kötü arkadaş çevresi, sosyal medyanın olumsuz etkileri olarak sıralayabiliriz. Bu faktörlerden birinin ya da daha fazlasının tesiriyle çocuk artık suça sürüklenen bir mağdur hâline gelir.

Ekranlar da suçlu

Günümüzde çocukların bir çoğu da suç ile ailede, sokakta değil de ekranda tanışıyor. Sosyal medyada, film ve dizilerde çeteler, mafyatik tipler parlatılıyor, havalı gösteriliyor. Hırsızlık, serserilik, masum bir oyun gibi nazara veriliyor. ocukların dünyasında suç ve şiddet böylece normalleştiriliyor. "Güçlü olmanın" tek yolunun şiddet, şöhret ve para olduğuna inandırılan bir nesil yetişiyor. Lise dizilerinde eğitimden çok gençler arasındaki toksik ilişkiler ve kavgalar ön planda olurken, zengin-fakir dizilerinde ise bir yanda yalılarda yaşayan zenginler, diğer yanda gecekondu mahallesindeki insanların hayatı gösterilerek, gençler haksız yollarla zengin olmaya teşvik ediliyor. Medyanın bir an önce bu hatadan dönmesi, doğru ve iyi rol modeller vermesi gerekiyor.

Risale-i Nur ne diyor

Risale-i Nur'da çocuğun işlediği bir suça yönelik olarak şu ifadeler manidardır: "Meselâ, bir çocuk, eline aldığı bir kuş veya bir sineği öldürse, şeriat-ı fıtriyenin ahkâmından olan hiss-i şefkate muhalefet etmiş olur. İşte bu muhalefetten dolayı düşüp başı kırılırsa müstahak olur. ünkü, bu musibet o muhalefete cezadır."1 ocuğun bir başka çocuğa ya da hayvana uyguladığı şiddet ve katlin bu dünyada gelen peşin bir cezası olduğunu anlıyoruz. ünkü, Allah'ın âdetullah, sünnetullah dediğimiz kanunları vardır. Meselâ şefkat kanunu her yeri kuşatmıştır. Buna muhalefet eden, O'nun sistemine aykırı davranmış olur ve bunun karşılığı mutlaka ortaya çıkar. Bu karşılık bazen bir musibet, bazen bir vicdan azabı, bazen düşüp bir yerini yaralamak, kırmak şeklinde tecellî edebilir.