Peşin parayı duyunca gülen komşu ve dikenler

Edebiyatın en temel kavramlarından olan gül ile dikeni birbirinden ayırmak mümkün değildir. Gül dikensiz olmaz, diken gülden uzaklaşamaz.

En yaygın bilinen atasözlerimizden "Gülü seven dikenine katlanır" yediden yetmişe herkesin dilindedir.

Eloğlu da kendi dilinde söyler.

Tabiatta başka dikenler de var elbette. Çalı dikeni mesela. Dikenleri olmayan çalıya çalı bile denmez. Herhangi bir ağacın dalı sanılır.

Gülden sonra ikinci sırada andığımız bu dikenli çalı, pirimiz üstadımız Nasreddin Hocamızın mazmunlarından biridir.

Komşusundan aldığı borcu geciktirince, adam gelip ne zaman ödeyeceğini sorar Hoca'ya. O da ödeme planını anlatır.

Bahçenin etrafını dikenli çalılarla kapladığını, oradan geçecek koyun sürülerinin yünlerinin dikenlere takılacağını, kendisinin o yünleri toplayacağını, eğirterek ip hâline getireceğini, sonra da halı dokutacağını ve halıyı satacağını, işte o zaman borcunu ödeyeceğini söyler.

Komşusu bu sözler üzerine karnını tutarak gülmeye başlayınca, Hoca tarihe geçen sözünü söyler: "Köftehor, peşin parayı duyunca nasıl da gülersin!"

Nefis bir tadı, eşsiz bir lezzeti olan böğürtlen de kendini savunmaya almak istemiş gibi dikenlerle donanmıştır. Mevla öyle yaratmış.

Toplarken dikkat edilmezse, dikenleri ele batar.

Bir de eşek dikeni vardır.

Şöyle tarif ederler: Çiçekli bitkiler grubunda yer alan eşek dikeni, halk arasında kangal, deli kenker, kenger otu, akkız, kasna, deve dikeni, gengel, ağzıkara, topuz, kerti otu, dikenkökü isimleriyle de bilinmektedir.

Bütün bitkilere Latince bir isim verme âdeti vardır ya. Burada kafalar biraz karışmış.

Biri eşekdikeni için "Carduus nutans L." demiş, başka biri ise "silybum marianum" demeyi uygun görmüş. "Cirsium creticum" diyen de var.

Hangisi doğrudur, içinden çıkmak zor.