Anlaşılmadığından şikâyet ederek "Beni ileride anlayacaklar" diye yüz yıl sonrası için umut besleyenlerin pek çoğunu, yirmi otuz yıl sonra kimse hatırlamayacaktır bile.
Olsun, anlaşılmamak bazıları için kaçınılmazdır; tam anlamıyla kader olduğunu söyleyen ustalar vardır. Ancak anlaşılmamaktan daha beteri, herkes bilir ki yanlış anlaşılmaktır.
Bu hususta Mevlânâ'ya kulak vermek belki en iyisi. "İnsanlar seni yanlış anladığında dert etme. Duydukları senin sesin, fakat aklından geçirdikleri kendi düşünceleridir."
Bir yazının kaderi söz konusu olduğunda, okuyanlar üçe ayrılır: Anlayanlar, anlamayanlar ve yanlış anlayanlar.
Her ne yazılırsa yazılsın değişmez bu durum. İsterse tek kelime, hattâ tek harf olsun. Mesela "Elif" yazsın. Biri çıkar der ki "Elif dedi, be demedi." Bir diğeri "Niye A yerine elifi tercih etti" Bir başkası, "Belli ki adı Elif olan birine mesaj vermek istedi."
*
Bir önceki yazımızda aşağı yukarı benzer durumlar söz konusu oldu.
Şaka yapınca şaka yaptığını söylemek zorunda kalmak, ironi yapınca "Dikkat, burada ironi var" uyarısında bulunmak hiç de hoş değil. Fakat yazıyı anlayan olduğu gibi, anlamayan ve yanlış anlayanlar çıktı. Yüzdeleri aynı değildir tabii.
Nerede, ne zaman, ne kadar ironi yapılacağı kimseye danışılmaz ama herkesi tek tek yahut grup grup ikna etmeye çalışmak da gereksizdir.
Peki, ironi nedir
"Mizah, alaylı üslup" diye tanımlanır. "Gizli ve ince alay" anlamına gelen "istihza"nın yerine de kullanılır. Her zaman eleştirel bir tavır ve entelektüel bir tutumu ifade eden ironi; örtük, dolaylı, kinayeli ve iğneleyici bir söyleme biçimidir.
Söylediği şeyle söylediğinin ötesine geçmek, söylediği şeyle söylemediğini ima etmektir. İroni bir oyundur, bir şakadır, bir yergidir, bir eleştiridir. Bu söz oyununun özelliği, anlam olarak söylenen sözün aksinin ima edilmesidir.
*
Bazı cümlelere bakalım.
"Hâkim, dava dosyasının kapağını açar açmaz, ortada bir suç olmadığını fark etmeli, hemen beraat kararı verip davayı düşürmeliydi."
Yeryüzünde öyle bir dava olamaz. Kapağı açar açmaz düşürülen bir dava mümkün değildir. Hâkim kendi oğlunu veya babasını yargılıyor olsa bile. Kapak açınca hiçbir hâkim karar vermez, veremez.
"Savcının iddianameyi kafasına göre yazdığı…"
Ya neye göre yazacaktı Ayağına göre mi
"19 yaşındaki bir insanın sahteciliği olmaz."
Niye olmasın O mantığa göre, kaç yaşında sahteciliğe başlanır
"Kanunların 18 yaşı reşit olma ölçüsü kabul etmesi de o kanunları yazanların bakış açısına dayanmaktadır."
Bütün kanunlar, yazanların bakış açısına dayanır. Meydandaki çınara yahut kahvehane duvarına değil.
"Ekrem Bey'in sadece sürücü ehliyeti bulunmaktadır."
Sürücü ehliyetinin olması, cezai ehliyetinin yokluğuna delil midir 19 yaşında işlenen bir suç, bugün zaman aşımına uğramış olabilir. Fakat suçla elde edilen sahte bir belge, bugün de kullanmaya devam edilirsesuçlu olunur.
Hele son kısımda inek, süt, ayran bahsi var ki "Da ne diim ben sa"
Kısacası, biz o mantığa inceden dokundurmak istedik. Hepsi bu. Ve bu tabloya bakarak, anlamamayı ve yanlış anlamayı yakıştıramadığımızı belirtmek yerinde olur. Şekildeki gibi, "makara"dan bile medet umar duruma gelindiyse, vay o hâle.

7