Akıncı İHA ayağınıza geldi

Polisiye romanlarda rastladığımız bir sahne vardır. Maktul, son anlarında katilin adını fısıldar veya yakınında kimse yoksa kanıyla yere yazar. İran Cumhurbaşkanı Reisi'nin tören konuşmasındaki son sözleri şöyleydi: "Bizim bir araya gelmemizi istemeyenler var." İran'ın Azerbaycan ve Türkiye ile yakınlaşmasından rahatsız olanların kimler olduğuna bakmak lâzım. Azerbaycan ile ortak baraj inşa edilmiş, açılış töreni için bir araya gelinmiş, yeni iş birliği imkânları üzerinde durulmuş Dönüş yolunda helikopter kazasında Reisi ile birlikte ülkenin en önemli isimleri hayatını kaybetmiş. Ardından malum sorulara cevap aranıyor. "Kaza mıdır, sabotaj mı Hangi ülkenin parmağı olabilir X ülke mi, Y ülke mi" Hayır, Z ülke. İhtimaller konuşulurken kibarlık yapıp denklem çözer gibi X'lerle Y'lerle konuşanların nereyi kastettiği açık. ABD mi, İsrail mi demek istiyorlar. Bir de iç dengeler var tabii. Hepsinin yeterli gerekçesi var böyle bir operasyon için. Helikopter eski, donanımsız. Sinyal vericisi bile yok. Kara kutunun varlığı meçhul. Ayrı uçması gerekenler aynı külüstür aracın içine bindirilmiş. Sabotaj varsa, İran yetkilileri ve kazada hayatını kaybedenler de epeyce yardımcı olmuş, zemin hazırlamışlar, fırsat vermişler. Çok eski devlet geleneği olan bir ülkeye yakışmayan tedbirsizlik söz konusu. Dağlık bölgede helikopter düştükten sonra, beraber uçan diğer iki helikopterin durumu geç fark etmesi, yerini kurtarma ekiplerine sağlıklı şekilde bildirememesi ayrı bir gariplik. İran'ın AB ve ABD'den yardım istemesi, onların nazlanıp yan çizmesi ayrı bir gariplik. Öncelikle Türkiye'den yardım istenmesi gerekirdi. Akıncı İHA yola çıktıktan sonra iki saat içinde kaza yerini tespit etti ve döndü. Sonrasında Van Gölü üzerinde ay yıldızlı bayrağımızı çizmesi ise muhteşem bir tabloydu. İranlı yetkililer Türkiye'ye teşekkür ederken bazılarının bu gerçeği reddetmesi, kendi çabalarıyla ulaştıklarını, kendi İHA'larının bulduğunu iddia etmesi, basit ve