Emperyalizme karşı duruşun ve mücadelenin simgesi, Kurtuluş Savaşı'nın önderi Mustafa Kemal Atatürk'ü; vefatının 87. yılında saygıyla andık, anıyoruz. Bu kitlesel anmalarda, emperyalizmin ve uluslararası kapitalizmin günümüzdeki marifetlerini de unutmamak ve unutturmamak gerektiğini düşünüyoruz.
Uzun zamandır, dünyanın farklı bölgelerinde ve ülkelerinde, çoğunlukla ırkçı, dinci, faşist eğilimli liderlerpartiler öne çıkıyordu. Bu gelişmeler barıştan, demokrasiden, eşitlikten ve özgürlükten yana çevreleri ürkütüyor ve gelecek adına endişelendiriyordu. Son olarak New York'ta yaşanan seçimde demokratik sosyalist Mamdani'nin elde ettiği başarı, bu gidişattan farklı bir kırılmayı yansıtıyor.
NEOLİBERALİZM VE OTOKRASİAslında geçmişten günümüze yaşanan olumsuzluklar, uzun süredir dünyaya egemen olan küreselleşmenin kitlelerde yarattığı ekonomik adaletsizliklerin, eşitsizliklerin ve dengesizliklerin; kısacası ekonomik ve siyasal hoşnutsuzlukların yol açtığı güçlü bir anafordu. Ekonomi-politik açıdan da neoliberalizm ve otokrasi birbirini besleyip büyütüyordu.
Bütün bu olumsuzluklardan bunalan kitleler, yeni arayışlara yöneliyorlar. Bu arayış da onları çoğunlukla aşırı milliyetçi, güvenlikçi, dinci, sözde korumacı yeni söylemlerin, politikaların etkisi altına savuruyordu. Kısacası, mağdurlar kendileri için sığınacak yeni bir "saçak altı" arıyorlardı.
OTOKRASİYE YAKALANMAK!Bu bağlamda, tam anlamıyla "yağmurdan kaçarken doluya yakalanma hali" yaşanıyordu. Küreselleşmenin neoliberal politikalarından olumsuz etkilenen, o politikaların sağanağından korunmak isteyen kitleler, şemsiyeyi yanlış yerde arıyorlar ya da yanlış yerde şemsiye açıyorlardı. Böylece otoriter, sağcı, tek adamcı, muhafazakâr siyasal anlayışları güçlendiriyorlardı.
Ekonomik sorunlar sosyal problemleri de tetikliyordu. Buna koşut olarak göç hareketleri ve göçmen sorunu alabildiğine büyüdü. Bu durum, emekçiler ve emeğiyle geçinmek zorunda olanlar arasında ayrışmalara yol açtı. Bütün bu gelişmeler, popülist ve otokratik siyasal eğilimleri de körükleyip tırmandırdı. Bir anlamda, çöken neoliberal ekonomi politikalarının yarattığı açlık, yoksulluk, işsizlik ve gelir adaletsizliği gibi sorunlar; otoriterliğin de yaslandığı, dayandığı ve zıpladığı "siyasal kaldıraç" haline geldi.
'TRUMPGİLLER'İşte bu çarpıcı gerçekler, birçok ülkede otokrat akımların yükselmesine ve genel olarak otoriterliğin tırmanmasına neden oldu. Otokrasiyi savunan siyasal akımlar, partiler ve liderler giderek güç kazandılar. Avrupa'da da benzer gelişmeler yaşandı. AB ülkelerinde de bu eğilimler güçlendi. Genel olarak "Trumpgiller" öne çıktılar.
Ayrıca küresel eşitsizlik raporları, ilginç ve çarpıcı veriler ortaya koydu. Küresel planda eşitsizlik, gelir dağılımı adaletsizliği ve yoksulluk makasının daha da açıldığı görüldü. Örneğin ABD'de en zengin yüzde 1, toplam varlığın yüzde 30.8'ine sahip. Euro bölgesinde de en zengin yüzde 5'lik kesim toplam servetin yüzde 44.5'ini elinde bulundururken en yoksul yüzde 50'lik hane halkı servetin sadece yüzde 5'ine sahip.

3