Geçmiş dönemlerde siyasal ve toplumsal alanlarda gençlikten söz edilirken usa önce "Dev-Genç" gelirdi. Devrimci gençliğin kısaltılmışı olan Dev-Genç, 1968 ve 78 kuşaklarına damgasını vurmuş önemli bir gençlik örgütlenmesiydi. O dönemlerde siyasete uzak duran, ülke sorunları ile yeterince ilgilenmeyen gençler için de "Sev-Genç"li yakıştırması yapılırdı.
Artık bu kavramlar ve tanımlar çok gerilerde kaldı. Şimdi günümüzde "Ev-Genç"liler var! ünkü günümüzün en geniş gençlik kesimini onlar oluşturuyor. Bu gençler kısaca "Ev-Genç"li olarak tanımlanıyor. Üstelik "Ev-Genç"lilik giderek daha da yaygınlaşıyor ve önemli bir toplumsal soruna dönüşüyor. Ancak ülkenin kaotik gündeminde onların durumu yeterince yer bulamıyor.
EV GENLERİ"Ev-Genç"li tanımından ne anlıyoruz Öncelikle bu kavram, günümüzde evde oturmak zorunda kalan geniş gençlik kitlesini ifade ediyor. oğunlukla eğitimli olan bu kesim iş bulamadığı için istihdam dışında kalıyor. Kısacası, ekonomik ve sosyal yaşamın dışına düşüyor. Geniş tanımlı işsizlikle 13 milyona ulaşan toplam işsizlerin önemli bölümünü bu gençler oluşturuyor.
Son dönemde resmi kurumların da kabullendiği bu gerçeklik, ekonomide "atıl işgücü"nün en yüksek oranlara ulaşmasına yol açıyor. Geçtiğimiz temmuz ayında yüzde 29.6 oranına ulaşan atıl işgücü sorunu, 2026- 2028 dönemini kapsayan orta vadeli programda (OVP) da ele alınmak zorunda kalınıyor.
NE İŞTE NE OKULDAAslında ekonomi alanının en önemli sorunlarından biri olan bu konunun temelinde; işsiz olan ve iş aramaktan vazgeçen gençlerle, eğitim hayatının da dışına düşmüş çok geniş bir gençlik kesimi var. Üstelik bu gençler en verimli ve yararlı olabilecekleri bir dönemde atıl duruma düşüyorlar. YÖK verilerine göre, son 10 yılda 19 milyon gencin üniversite eğitimini yarıda bırakması; çok çarpıcı bir durum oluşturuyor.
Konunun bir de sosyal boyutu var. Bu gençler giderek hayata küsüp evlerine çekiliyorlar. İstatistiklerin bile dışına düşüyorlar. Aynı zamanda ülkemiz için çok derin sosyal bir yara haline geliyorlar. Ülkemizde mutsuzluğun, umutsuzluğun, moralsizliğin artmasında tetikleyici işlev görüyorlar.
GELECEKSİZLİKGenç nüfusu ilgilendiren bir başka gerçeklik, ülkemizde eğitim gören ve mezun olan gençlerin işsiz kalması. OECD'nin "Bir Bakışta Eğitim 2025" raporunun ortaya koyduğu gibi; OECD genelinde eğitim düzeyi arttıkça işsizlik azalırken bizde tam tersine artıyor. Örneğin Türkiye'de üniversite mezunlarının işsizlik oranı lise mezunlarından daha yüksek. Ülkemizde 18-24 yaş aralığındaki gençlerin yüzde 31.3'ü ne eğitimde ne istihdamda. Arkadaşımız Figen Atalay