Ülkemizin kendine özgü ekonomi-politiği bağlamında; yılın son günlerinde çalışanları ve emeklileri maaş artış beklentisi sarar. Binbir güçlükle geçimlerini sağlamaya çalışan emekçiler ve emekliler, haklı olarak maaş artış beklentisine girerler. İşte bugünlerde pek çok hanede de öyle oluyor. Eline kalemi kâğıdı alan hesap yapıyor.
Bu dönemde dar gelirli ailelerin evlerinde ve işyerlerinde temel gündem maddesi maaş artışlarıdır. Hesap üstüne hesap yapılır. Yeni yılda ne kadar maaş artışı olacaktır Bu artış ailenin zorunlu ihtiyaçlarına yetecek midir Pek çok hanede ve ailede hep bunlar konuşulur, tartışılır.
EMEKİNİN DURUMUGeçim gündeminin önemli bir bileşeni ve hatta belirleyeni de asgari ücrettir. Asgari ücret, hiçbir ülkede olmadığı ölçüde ülkemizde önem taşır. Emek piyasasının temel ölçütüdür. Pek çok ekonomik konuda ve kararda da belirleyicidir. Adeta emeğin, emekçinin çıpasıdır!
Aslında böyle olmasının temel nedeni, ülkemizde emek kesiminin örgütsüzlüğü ve dağınıklığıdır. Özellikle 12 Eylül sonrası dönemde siyasal-sendikal ve örgütsel alanda irtifa kaybeden işçi sınıfı, toplumsal ve siyasal alanda ağırlığını yitirmiştir. Elbette bu durum emeğin payına ve emekçinin yaşam koşullarına da doğrudan yansımıştır. Ülkemizin emekçileri ve emeklileri, günümüzde çok zor koşullar altındadır.
ASGARİ Mİ, OĞUNLUK MUBu zor durumun en önemli göstergesi de asgari ücrettir. Öncelikle altını çizmek gerekiyor, asgari ücret adı üzerinde çalışma hayatındaki emeğe en düşük ödeme anlamına geliyor. Birçok Avrupa ülkesinde de çalışanların çok küçük bir yüzdesini kapsıyor. oğunlukla da tek haneli rakamlarla ifade ediliyor. Ama bizim ülkemizde tam tersi bir durum söz konusu.
Ülkemizde çalışanların neredeyse yarısından fazlası asgari ücretle doğrudan ilişkili. DİSK'in 2026 Asgari Ücret Raporu'na göre; özel sektör çalışanlarının yüzde 53.2'si asgari ücretli. Ülkemizde her 100 işçiden 63'ü, asgari ücretin yüzde 20 fazlası ve altında ücretle çalışıyor. Bütün bu verilerin ışığında, bize de "Asgari ücret mi, yoksa çoğunluk ücreti mi" diye sormak ve sorgulamak düşüyor.
ALIK VE YOKSULLUK SINIRIAsgari ücret tartışmalarını enflasyon hedefiyle ilişkilendirmek, yıllardır iktidar ve sermaye çevrelerinin temel yönsemesi oluyor. TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay'ın da vurguladığı gibi aslında buna bile uyulmuyor. Örneğin enflasyon oranı 2024'te yüzde 44 olmasına karşın, içinde bulunduğumuz yılda asgari ücrete yüzde 30 artış yapıldı. İşte bunun için önce 14 puanlık kaybın telafi edilmesi gerekiyor.
Aslında bizce, asgari ücret tartışmalarında baz alınması gereken temel ölçüt açlık ve yoksulluk rakamlarıdır. Buna göre, yeni asgari ücret görüşmelerinde bu rakamlardan hareket edilmelidir.

4