Parti kapatmak kayyım atamak için yeni anayasa gerekli mi

31 Mart seçim hezimetinden sonra AK Parti'nin bu durumdan nasıl bir ders alacağını, hatalarını düzeltip köklü bir değişim yapıp yapamayacağını tartışıyoruz.

Genel kanaat, gerek parti yönetiminde, gerekse bakanlar düzeyinde bazı değişiklikler yapılacağı ama asla radikal bir değişim sağlanamayacağı yönünde. Çünkü bunun yapılabilmesi için Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan dahil, bütün partide öncelikle bir zihniyet değişimine gidilmesi gerekiyor.

Şu ana kadar ne cumhurbaşkanında ne de partide henüz bir değişim iradesi ortaya çıkmış değil. Oysa AK Parti iktidarı 'ortak akıl'la hareket ettiği ilk on yılında hem ilkesel anlamda hem de uygulamada değişimin nasıl yapılması gerektiğini örneklerle herkese göstermiş ve de yeni bir siyaset anlayışını ortaya koymuş bir parti.

Oysa bugün 'ortak akıl'la hareket eden bir parti yok, daha doğrusu AK Parti diye bir parti yok. Sadece karar verici bir kişi var, Tayyip Erdoğan Dolayısıyla o "bitti demeden hiçbir şey bitmez", o bir değişim iradesi ortaya koymadan hiçbir şey değişmez Böyle bir durumda AK Parti'nin köklü bir zihniyet değişikliğine giderek yeni bir çıkışı yakalaması sadece hayalden öte bir anlam taşımayacaktır.

Hal böyleyken Cumhurbaşkanı Erdoğan Irak dönüşü yaptığı açıklamada, "Türkiye'nin eskinin darbe ruhunu özünde barındıran anayasa metninden kurtulup yenilikçi ve özgürlükçü bir anayasaya kavuşma zamanı gelmiştir" diyerek, Türkiye demokrasisi açısından neredeyse imkansız bir hayali dile getirdi.

Bir kere AK Parti iktidarının böyle bir demokratikleşme hayalinin olduğu şüpheli, zira son on yılda var olan anayasaya bile uymayarak, gerçek anlamda bir demokrasiden yana olmadığını bütün dünyaya gösterdi.

Kaldı ki AK Parti istese bile MHP'ye danışmadan, onun gönlünü almadan asla demokratik bir anayasa hazırlayamaz.

Hatırlayalım, geçtiğimiz günlerde Abdülkadir Selvi Hürriyet'teki köşesinde AK Parti'nin 'reformcu çizgiye döneceğini' söyleyerek "Osman Kavala'nın hapiste tutulmasının, Gezicilerin yıllarca hapis yatacak olmasının Türkiye'ye ne yararı var AK Parti'ye ne fayda sağlıyor" diye sormuş, bunun üzerine MHP lideri Bahçeli'nin "kılıç artığı" şeklindeki hakaretine maruz kalmıştı. Bahçeli bununla da yetinmemiş, "Müfsit zihniyet, skandalların asal sorumlusu" şeklindeki sözleriyle Mehmet Şimşek'i ağır bir dille eleştirmişti.

Her zaman bu köşede ifade ettiğim gibi AK Parti'nin kayyımı olan Bahçeli, muhtemelen iktidarın son günlerde Batı ile olan ilişkilerinin, Türkiye'de demokratikleşmeye ilişkin gelişmelerin önünü açabileceği endişesine kapılarak ön almış ve DEM'in hemen kapatılması talimatını vermişti.

Gerçi AK Parti'nin böyle bir demokratikleşme hayali yok ama Bahçeli "ne olur olmaz" diyerek, demokrasiye açılma ihtimali olan bütün kapıları kapatarak, bir bakıma AK Parti'ye ne yapması gerektiğini net ifadelerle açıklamış oldu.