Rüzgarı ağıtlarla kesilen bu şehir kaç karanfil eder ki

Niye bu kadar çaresizlik ve keder var bu şehirde Şarkıların da, ölümlerin de, aşkların da, acıların da hiçbir anlamı yok sanki...Bir hayatın 'hiçbir şey' olduğuna inandığımız için mi ölmeye ve öldürmeye gidenleri selamlıyoruz durmadanÇocukların üşüyen avuçlarına ağlayan annelere bahar gelir mi, gelse bile rüzgarı ağıtlarla kesilen bu şehir kaç karanfil eder ki Çünkü hepimiz yanlış bir şehrin gözlerinde kaldık, bu yüzden erken açan menekşeler bile bahardan emin değil.Kalbimizde biriken bu kadar çok ağıta kim dayanabilir, kim teselli bulur yalancı baharın türküsünden... Ama biliyoruz ki şehirlerin ateşi yükseldikçe, zaman, mevsimler, iklimler kuraklaşıp çoraklaştıkça her gün yeni baharların hasretini çekeceğiz. Ama çaresi yok, ne yağmurlar, ne de ağıtlar dindirebilir yasımızı.Ve her seferinde, karlı dağların ardından gelen Yunus'un dizelerinde karşılayacak bizi hüzün...Karlı dağların ardında salkım salkım olan bulut saçın çözüp benim için yaşın yaşın ağlar mısınKim bilir belki toprağın altındaki sesler kesildiğinde sonu hiç gelmeyecek veda şarkılarına başlayıp, ölüme sarılarak yeni baharlara hazırlanırızVe ölümün bestesinde ilk sıra ünlü besteci Mahler'in 'Der Abschied (veda) şarkısı Orkestra sustuğunda bile veda ile başlayan çığlıklar kalbimin kıyısından delicesine akmaya devam ediyor.Özellikle senfonilerinde ölümün derinden hissedildiği Mahler'in 'Das Lied von der Erde 'Toprağın Şarkısı' adlı eserinin final bölümünü oluşturan 'Der Abschied Veda'yı dinlerken bugün üzerimize çöken büyük felaketin acısını adeta kalbime nakşediyor gibiyim. "Toprağın Şarkısı" eserindeki şu dizelerle sanki ölüme yeniden sarılıyoruz:Burada durmuş bekliyorum dostumu, son bir kez veda etmek için Seninle dostum, akşamın güzelliğinin son bir tadını çıkartmak için Nerede kaldın, uzun zamandır beni yalnız bıraktın Yumuşak otların kapladığı yollarda dostuma veda, ölüme sarılmak için.Mahler'in senfonilerinde hayat ve ölüm arasındaki ölüm korkusunun bu kadar keskin olmasının temelinde, galiba bizzat kendi hayatının hep ölüme randevulu bir çizgide seyretmesi olsa gerek.Zira hep yoksulluk içinde büyüyen Gustav Mahler'in beş küçük kardeşi difteri salgınında ölmüş, en büyük ablası beyin tümöründen hayata veda etmiş, küçük ablası hayatında sürekli ölümü beklemiş. Yetenekli bir müzikçi olan kardeşi Otto,