Neoliberalizm değil eş-dost-akraba liberalizmi

Son günlerde özellikle CHP tarafından yoğun bir şekilde dillendirilen neoliberalizm tartışmalarının doğru bir zeminde tartışılmadığı kanaatindeyim. Esas itibariyle AK Parti iktidarının uygulamaları üzerinden geliştirilen bu söylem, çıkış noktası itibariyle doğru olmakla birlikte AK Parti'yi neoliberalizmin temsilcisi gibi görmek kesinlikle yanlıştır.Bir kere AK Parti iktidarı bildiğimiz o devletin müdahalesine asgariye indiren neoliberalizm uygulamalarını değil, tam aksine her şeye devletin müdahale ettiği ve popülist bir anlayışla devletin imkanlarını hiçbir kurala bağlı kalmaksızın istediğini istediği kadar dağıtan bir politika izliyor. Eğer buna bir ad vermek gerekirse, en doğru tanım "Eş-dost liberalizmi" olacaktır.Dolayısıyla CHP'nin, toplumu çok da ilgilendirmeyen neoliberalizm gibi son derece teorik bir kavram üzerinden muhalefet yapmasının temelleri çok sağlıklı gözükmüyor. Açıkçası, Kapitalizmden klasik liberalizme ve neoliberalizme kadar dünyanın neredeyse yüz yıldır tartıştığı bu kavramlar muhalefete oy getirmez. Belki de milletin daha kolay anlayacağı bir söylem dili bulmak gerekiyorGaliba, meselenin daha anlaşılır olması için kısa bir klasik liberalizm, sosyal devlet ve neoliberalizm özeti yapmak yarar var. Bilindiği gibi klasik liberalizm, toplumu oluşturan bireylere ve ailelerine asgari bir gelir güvencesi getiren, toplumsal tehlikelere karsı koruyan, sosyal güvenlik olanakları sağlayan; toplumsal konumları ne olursa olsun tüm vatandaşlarına eğitim, sağlık, barınma gibi sosyal hizmetler alanlarında belirli bir standart getiren sosyal devlet ihtiyacının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. J.M. Keynes'in bu yeni anlayışın öncülerinden birisidir.Ancak İkinci Dünya Savaşından sonra Avrupa ülkelerinde uygulanmaya başlanan ve 1970'lere kadar da önemli başarılar elde etmiş olan bu refah Devleti anlayışı, 1970'lerin sonuna doğru gelindiğinde bu model finansal ve mali krizler üretmeye başlamış ve sonunda krizin faturası klasik liberalizme çıkarılmıştır.Klasik liberalizmin sosyal devlet anlayışı, 1970'li yılların ikinci yarısından itibaren büyüyen bütçe açıkları, enflasyon ve yoksulluğun artması gibi nedenlerle sahip olduğu toplumsal desteği kaybetmeye başlamıştır. Bu yüzdendir ki ABD'de Ronald Reagan, İngiltere'de Margaret Thatcher hükümetleri döneminde benimsenen ve seçmenlere devlet kaynaklı israfları azaltma, hükümeti etkinleştirme ve daha fazla refah gibi vaatlerde bulunarak bir bakıma neoliberalizmin temsilcileri haline gelmişlerdir.Ancak Neo-liberal politikalarla ortaya çıkan küreselleşme süreci, sosyal devlet anlayışı açısından birçok sorunu da beraberinde getirmiştir.