Fıkhın modern topluma söyleyecek sözü yok mudur
Günümüzdeki modern dönem yaklaşımları, fıkhın artık bu yüzyılda toplumdan tamamen çekildiği, modern çağın tercihlerinin fıkhın dışında geliştiği yönündedir. Bir başka deyişle, fıkıh geçmişte yaşanmış ve bugün bir hükmü kalmamıştır.
Peki 1400 yıllık tecrübeye sahip olan fıkhın, bugün itibariyle sona erdiğini mi söylememiz gerekiyor
Elbette hayır, ancak modern dönemde gerçekleşen yeni hukuki değerlendirmeleri, evrensel hukuk normlarını yok sayarak, hatta mevcut İslam ülkelerindeki kanunlaştırmaları İslam'dan sapma olarak görürsek, "fıkhın bu çağda yeri olmadığı" tezini haklılaştırmış oluruz.
İşte tam da bu yüzden, hem modern dönemin şartlarıyla hem de Müslüman ülkelerdeki mevcut hukuki tecrübelerle yüzleşmek zorundayız.
Eğer fıkhı, dünya tecrübelerinden kopartarak geçmişin klasik metinlerine hapsetmeye devam edersek, işte o zaman İslam fıkhının modern dönemin insanına söyleyecek bir sözünün olmadığını kanıtlamış oluruz.
Doğal olarak klasik yaklaşımın penceresinden bakıldığında, Ali Bardakoğlu Hoca'nın da ifade ettiği gibi "Fıkıh modern insana ibadetlerini yerine getirmesi, bireysel hayatını dinin emir ve yasaklarına göre düzenlemesi yönüyle rehberlik etmekle yetinecektir, o kadar. Ancak burada, böyle bir karamsarlığa kapılmaksızın karşılaştığımız sorunla yüzleşmek, tıkanma noktalarında farklı bir çıkış imkanının olup olmadığını araştırmak da mümkündür. Netice itibariyle bu da fıkhın hayatiyet damarlarını açma, içinde yaşadığımız çağın fıkhını üretmenin yollarını araştırma anlamına gelmektedir." (s.131-132)
Fıkhı, ilk dönem Müslümanlarının kendi toplumsal şartlarında yorumladıkları şekliyle bugüne taşımak, bir başka deyişle asrı saadet dönemi kutsallaştırmasıyla bugünün meselelerine çözüm aramak, gerçekçi olmadığı gibi dine de haksızlık olur.
Mesela zekat, Hz. Peygamber döneminde sosyal adaleti temin açısından toplumsal hayat içinde önemli bir işlevi yerine getirmiştir. Ancak o günkü uygulamaları aynen bugüne kopyalamak, zekatın hikmetine uygun olmayacaktır. Oysa paranın ve üretim ilişkilerinin radikal değişiklikler geçirdiği günümüzde, klasik fıkıh doktriniyle problemlere çözüm üretmek zekatın anlamına da gayesine de uygu düşmeyecektir.
Düşünün ki Asrı Saadet döneminin üzerinden yüzyıllar geçmiş, nesiller değişmiş, toplumsal ilişkiler farklı boyutlar kazanmış ama biz hala klasik fıkıh metinleriyle bugünün sorunlarına çözüm arıyoruz, böyle bir zihniyet yapısıyla modern bir adalet tasavvuru oluşabilir mi
Aynı şekilde 'mülkiyet' ve 'velayet' kavramlarını, klasik dönemin geleneksel yapısını ve kültürünü analiz etmeden evlilik hakkındaki fıkhi çözümleri anlamak mümkün değildir.
Bu konuda Bardakoğlu Hoca'nın "İslam'ı Yeniden Düşünmek" kitabında yaptığı analiz, kelimenin tam anlamıyla zihinsel bir aydınlanmaya işaret etmektedir. "Kur'an ve Sünnette aile hayatına dair açıklamalar ile o günkü Arap toplumunun yapısı, kültürü ve ma'rufu arasında sıkı bir bağ vardır.