Mikrofonları çıldırtan o büyük ses Hafız Burhan

Zaman zaman Klasik Türk musikisinin zirve isimlerine dönüp, onların o muhteşem sesleriyle buluşmaktan büyük keyif alıyorum. Biliyorum, günümüzün genç nesilleri açısından musikimizin üstatları artık çok fazla bir anlam ifade etmiyor.

Maalesef Klasik Türk musikisi, Batı müziğinde olduğu gibi özellikle orkestrasyon anlamda zenginleştirilerek günümüze taşınamadı. Bu yüzden de Klasik Türk musikisi, doğal olarak genç nesillerin duygu dünyalarıyla buluşup yüreklerinde fırtınalar estirmiyor

Bugünlerde artık çok az kişinin hatırladığı bir Hafız Burhan vardı mesela Döneminde ilk olarak gazel okuyuşu ile tanınan bir Türk hanendesiydi Hafız Burhan

Sesinin güzelliği küçük yaşlarda keşfedilmiş, zamanla hem tasavvufi hem de Klasik Türk müziğinin üstadı olmuştur. Döneminin en nadide sanatkarı olan Hafız Burhan, öyle bir güçlü sese sahipti ki sesinin şiddetinden mikrofonlar patlıyordu. Bu nedenle şarkılarını mikrofona dönerek okuduğu söylenir

20. yüzyılda yetişmiş en önemli ve güçlü seslerden kabul edilen Hafız Burhan, eserlerini okurken sesinde olağanüstü varyasyonlar, gırtlak nameleri yaparak birbirinden farklı figürler ortaya koymuştur. Öyle ki cümlelerin arka arkaya sıralanmasında hiçbir ses kırılmasına, karışmasına rastlanmaz.

Sanatçı, tenor denince Türk müziğinde akla gelen ilk isimdir ve bir taş plak efsanesidir. Kuşkusuz sadece bir hafız, bir gazelhan, bir mevlithan değil, ayrı zamanda dindışı musikinin de önemli temsilcilerinden birisidir. Daha çok "Makber" ile tanınan Hafız Burhan, "hafız-ı gazelhan" geleneğinin son temsilcisidir aynı zamanda.

Taş plaklarda gazelin yanı sıra tangodan ninniye, marştan kantoya kadar repertuvarında her tür eser mevcuttur. En tiz seslerde bile rahatça dolaşarak, o tertemiz sesiyle dinleyicilerinin gönül teline dokunmuştur.

Hafız Burhan'ın okuduğu eserler, Türk musikisi yakın tarihinin dini ve din dışı sahada olan nadir icraları arasındadır. Hafız Burhan, gerek minarede ve cami içerisinde okuduğu ezanlarla da halkın gönlünde müstesna bir yere sahip olmuştur.

Bu arada 1932 yılında Mustafa Kemal'in her yıl Çanakkale şehitleri için okuttuğu büyük mevlitte yer almıştır.

Döneminde sanatçının sesine olan hayranlık, toplum hafızasında, adeta yeni efsaneler üretmiştir. Mesela mikrofonsuz olarak okuduğu gazeller boğazda yankılandıkça İstanbul Boğazı'nın diğer yakasına kadar ulaşarak Beykoz'da bile dinlendiği söylenir. İnsanlar onu dinleyebilmek için sahillere akın edermiş.