Hukuk, adalet, artık bu ülkede uzak bir hayal haline gelmeye başladı. Yıllardır 'hukukun üstünlüğü', demokratik değerler, liyakat, şeffaflık gibi temel değerleri savunmaya çalışıyoruz.
Bugün geldiğimiz yere baktığımızda, saydığımız bu evrensel değerler konusunda henüz bir arpa boyu bile mesafe alamamışız. Esas kahredici olan, bütün bunları eksileri ve artılarıyla yaklaşık seksen yıllık bir demokrasi tecrübesine sahip olan Türkiye'de konuşuyor olmamız…
Kendisini bu kadar harap eden, özellikle beşeri sermayesinin değerini bilmediği için kendisiyle karşılaştırılması asla mümkün olmayan kıytırık ülkelerin bile gerisinde kalan bir başka ülke daha yoktur herhalde bu dünyada.
Oturup son on yılın yargı kararlarının kısa bir dökümünü yapalım ve bu tabloyu demokratik ülkelerin yargı kararlarıyla karşılaştıralım.
Hakkaniyetli bir değerlendirme yaptığımızda, Türkiye'ye hangi ülkeler liginde yer bulabiliriz acaba
Eminim şu tablo, bu sorunun en net cevabı olacaktır. Türkiye, Dünya Bankası tarafından açıklanan Hukukun Üstünlüğü Endeksi'ne göre (Rule of Law: Estimate), negatif tarafta olmasının yanı sıra, 142 ülkenin yer aldığı sıralamada 138. sırada bulunuyor. Bizim gerimizde yer alan ülkeler ise şunlar: Venezuela (142), Kamboçya (141), Afganistan (140), Haiti (139).
İnanıyorum ki; iktidar da bu kara tablodan hiç mutlu değildir. Tam 24 yıl kesintisiz iktidarda kalıp sonunda ülkeyi Afganistan ve Kamboçya ligine düşürmüşseniz, bırakın yönetim makamında olmayı, sıradan vatandaş bile olsanız kanınıza dokunur.
Ama ne yazık ki iktidar, bütün uyarılara rağmen girdiği bu 'ters şerit'ten dönebilme kabiliyetini tümden yitirmiş bulunuyor.
Makuliyet çizgisini kaybettiği için de hukuku yok sayarak, yargıya yön tayin ederek muhalefeti tasfiye edip çaresizce içine girdiği 'ters şerit'in doğru olduğuna hepimizi inandırmaya çalışıyor. Oysa yanlış her zaman yanlıştır. Bütün güç sizde olsa da dünyanın tek hakimi olsanız da yine yanlıştır. Hatta adınız Muaviye olsa bile…
Malum hikaye, "Bir gün Hz. Ali'nin taraftarlarının yoğun olduğu Küfe'den, bir Arap, devesiyle Şam'a gelmiş. Şam sokaklarında dolaşırken biri ona yanaşmış:
- Ver o dişi deveyi bana! demiş. Tartışma büyümüş, Küfe'den gelen adam, "Bu deve benimdir, üstelik dişi değil, erkektir" diye itiraz etmişse de anlaşamamışlar. Konu Muaviye'ye yansımış.
Halk meydanda toplanmış... Muaviye, Küfe'den gelenle Şam'da deveye sahip çıkan yerliyi dinledikten sonra kararını açıklamış:
- Bu dişi deve Şamlınındır!
Sonra toplananlara dönmüş ve sormuş:
- Ey cemaat, bu deve dişi midir, erkek midir
Cemaat hep birlikte bağırmış:
- Dişidir!
Muaviye Kufeliyi yanına çağırmış:
- Ey Küfeli, dinle! Sen de ben de biliyoruz ki, bu deve senindir ve dişi değil erkektir. Ama sen Küfe'ye dönünce gördüklerini Ali'ye anlat ve de ki: "Ey Ali, Muaviye'nin, dişi deveyi erkekten ayırt edemeyen, o ne derse evet diyen 10 bin adamı var! Ayağını denk al!"
Aslında hukuku yok ederek yürünen bu yolun yol olmadığını AK Parti iktidarı da biz de çok iyi biliyoruz ama iktidar Muaviye gibi hakikati ters yüz ederek, haşa Allah'ın hakikatini bile değiştirebilme kudretine sahip olduğuna bizi inandırmaya çalışıyor.