Kürtleri inciten bir dille seçim kazanılır mı

Çok garip bir ülke burası Bir demokrasi ülkesi olduğumuzu iddia ediyoruz, evet şeklen öyleyiz, en azından beş yılda bir seçim yapabiliyoruz henüz

Ama ne hikmetse halkın oylarıyla seçilen bazı legal siyasi partilere karşı kelimenin tam anlamıyla mızıkçılık yapıp onları kendi örümcekli kafamızda tasarladığımız demokrasi oyununa dahil etmek istemiyoruz.

Demokratik değerler, hukukun üstünlüğü ve kalkınma gibi temel değerlerle yola çıkan AK Parti'nin özellikle son beş yıllık devri iktidarında, kimin kiminle ortaklık kuracağına, hangi partilere selam verileceğine ya da selam vermenin terörle iltisaklı sayılacağına AK Parti iktidarı karar vermeye başladığı günden bu yana, siyaset yapmak da neredeyse özel izne bağlanır hale geldi.

Henüz, 'hörmetli gardaşımız' ve de Netenyahu'nun can dostu Aliyev'in ülkesine tam benzemesek de mevcut gidişatın rotası demokratik ülkeleri değil, babalar ve oğulların mutlu(!) beldesi Türk hanedanlıklarını gösteriyor.

Eğer bu hızla gidersek, çok uzak olmayan bir gelecekte şimdilik ağır-aksak da olsa işleyen demokrasimizi de arar hale gelebiliriz. Çünkü öyle şeyler yapıyoruz ki yıllardır her şeyin üzerinde gördüğümüz 'millet iradesi'ni itibarsızlaştırmak için siyasi partilerimiz adeta yarış halindeler.

Mesela koşar adım 31 Mart'a yaklaştığımız şu günlerde, Cumhur İttifakı ve bu ittifaka gıpta ile bakan İYİ Parti, DEM üzerinden kelimenin tam anlamıyla Kürtleri hor gören kirli bir siyasi mücadele yürütüyorlar.

Düşünebiliyor musunuz, halkın oylarıyla parlamentoya gelmiş legal siyasi bir parti olan DEM, seçimlere bir ay kala bir anda Cumhur İttifakı ve İYİ Parti tarafından 'vebalı' ilan ediliyor.

Gidişata bakarak söylemek gerekirse, Cumhur İttifakı bileşenleri ve İYİ Parti bu seçimi adeta bir 'beka' seçimine dönüştürmek için kirli siyaset dilinden medet umar hale gelmiş durumdalar

AK Parti ve MHP'nin İstanbul adayı Murat Kurum kendi projelerini anlatmak yerine, İstanbul'da seçime kendi adayı ile giren DEM partisini sanki Ekrem İmamoğlu ile ortak seçime giriyormuş gibi bir dezenformasyon kampanyası yürütüyor. Kurum diyor ki: "Bunlar (CHP) Fatih'in emaneti İstanbul'u Kandil uzlaşısıyla paylaşmak istemektedirler."

Türkçede "Hafıza-i beşer nisyan ile mamuldür" diye güzel bir deyiş var. Bu yüzden hafızalarımızı tazelemekte yarar var, malum 2019'da tekrarlanan 23 Haziran seçimi öncesinde Kürtlerin oylarını alabilmek için PKK'nın elebaşı Öcalan'ın mektubu bizim vergilerimizle ayakta duran TRT'de okutulmuş, Kırmızı Bülten'le aranan kardeşi de yine TRT'de konuşturulmuştu.

Unutmayalım, bu ülkede AK Parti iktidarı tarafından 'çözüm süreci' başlatılmıştı ve terörün elini zayıflatmak için doğru bir girişimdi ama ne yazık ki başarı ile sonuçlandırılamadı. Hatırlayalım, o günlerde iktidar tarafından HDP'li vekiller Kandil'e ve İmralı'ya gönderilirken HDP makbul bir partiydi.

Kuşkusuz bunu, AK Parti-HDP ilişkisini eleştirmek için söylemiyorum. Ayrıca demokratik yollarla seçilip parlamentoya gelen bir partiyle iktidar partisi dahil, bütün partilerin açık ve şeffaf ilişki kurmalarında ne sakınca olabilir ki