Kim acaba bu 'yapay din' mucitleri

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz hafta Ankara'da 7. Din Şûrası'nda yaptığı konuşmada çok önemli mesajlar verdi. Yeryüzünde 'yapay din' oluşturulmaya çalışıldığının altını çizen Cumhurbaşkanı, "Hiç şüphesiz dinimiz emin ellerdedir. Dinimize saldırıları püskürtecek olan bizden başkası değildir" dedi.

Batı uygarlığı büyük bir gürültüyle çökerken bizim 'ilahi aşk medeniyetimiz'in şaha kalkacağını söyleyen Erdoğan'ın konuşmasındaki şu üç noktanın altını çizmek istiyorum:

-Dijital hareket yeryüzündeki tüm dinleri yıpratmak suretiyle yeni bir yapay din oluşturma gayreti içindedir.

-İslam varsa Türk vardır. İslam varsa Kürt vardır, Arap vardır. İslam varsa aile vardır. Ahlak vardır, edep vardır. İslam varsa bayrak vardır hürriyet vardır.

-Kimi zaman cahiller, kimi zaman az okumuşlar, kimi zaman da bilginin peşinden koşarken hikmeti ıskalamış yarım akıllılar, tek tük istisnai olumsuz örneklerden bütün dindarlara hakaret edilmekte, vakıflar, dernekler, tarikatlar linç edilmekte, dini ve dindarlar yıpratılmaktadır.

Muhtemelen Cumhurbaşkanı Erdoğan 'yapay din' ifadesiyle, özünden, esasından kopartılmış ve de uydurulmuş bir din anlayışını kastediyor olmalıdır. Açıkçası ben de hem dünyevileşme anlamında hem de etrafı hurafelerle çevrilmiş olması itibariyle dinin özünden uzaklaştırıldığı kanaatindeyim.

Hepimizin bildiği bir gerçek var ki, İslam'ın iki kaynağı var; Kur'an ve Hz. Peygamberin sünneti. Hal böyleyken, bugün 'din' diye belletilen pek çok şey, aslında ya yüzyıllar içinde oluşan geleneksel İslam kültürünün bir ürünüdür ya da hurafe yazıcısı tarikat yapılanmalarının dine eklediği bilgilerden ibarettir.

Ayrıca bir de dünyevileşen Müslümanların icat ettiği 'yapay' bir din anlayışı var ki kelimenin tam anlamıyla içler acısı bir durum Maalesef dünyevileşen dindarların önemli bir bölümü, sadece ekonomik ve siyasal ranta odaklandıkları için dinin esasını teşkil eden temel değerlerini dikkate alma ihtiyacı hissetmemektedirler. Mesela din, yolsuzluğu rüşveti, yalanı çok net bir şekilde yasakladığı halde dünyevileşen dindarlar yolsuzluğa, hukuksuzluğa ve yalana fetvalar üretmekte bir beis görmemektedirler.

Dahası, dünyevileşen tarikatlar, cemaatler, vakıf ve dernekler de dinin özünden çok, ekonomik ranta odaklanır hale geldikleri için dinin esası ile bağlarını koparmış bulunmaktadırlar. Günümüzdeki tarikatların kendi içlerinde yaşanan mürit kapma yarışında ve mal paylaşımında yaşanan kavgalara baktığımızda, dünyevileşen dindarların, genel anlamda Müslümanlar adına nasıl vahim bir görüntü oluşturduklarını görmek gerçekten üzüntü verici bir durum.

Ayrıca tarikat, cemaat, dernek ve vakıf yapılanmalarının hiçbirinin ülkede yaşanan hukuksuzluk, adaletsizlik, liyakatsizlik ve yolsuzluklar konusunda söyleyecekleri ya da bugüne kadar söyledikleri bir tek itiraz cümlesi bile bulunmamaktadır. Çünkü onların icat ettikleri 'yapay din anlayışı', sadece görsel bir dindarlıktan ibarettir.