Kader diyerek suçu Allah'a yüklemeyin

Bu dünyada olup biten her şeyi, özellikle de deprem gibi felaketleri "kader planı"yla açıklamaya çalışanların, Kur'an'ın tartışılmaz otoritesini kendi otoritelerini tasdik için istismar ettikleri kanaatindeyim.Ne zaman deprem gibi büyük bir felaketle karşılaşsak, siyaset esnafından bu konuda konuşmayı çok seven hocalara kadar hemen herkes bunun Allah'ın takdiri olduğunu, 'kader'i değiştirmenin mümkün olmadığını söyleyerek Kur'an'ın hikmetiyle uyuşmayan bir din tarifi yapıyorlar.Allah'ın bahşettiği akıl ve iradeye sahip insanlar olarak, "Tedbir alınsın veya alınmasın, her iki hâlde de olup bitenler 'kader'dir. Tedbir almakla kaderin dışına çıkılmaz. Hâller değişir, ama kader değişmez" şeklindeki bir anlayışı Kur'an'i bir yaklaşımla izah etmek ne yazık ki mümkün değil. Eğer ezelde yazılan 'kader'i değişmesi mümkün olmayan bir durum olarak anlayacaksak, o zaman insanın tedbir alma sorumluluğunu nasıl anlamamız gerekiyor window.__ITGS_started Date.now(); Elbette kainatta olup biten her şey Allah'ın bilgisi dahilindedir ama bu, insanların yaptığı iyi ya da kötü fiillerin sorumlusu Allah demek değildir.Açıkçası, 'kader planı'nı esas alan bir anlayışla hareket ettiğimizde Allah'ın insana yüklediği sorumluluğu da devre dışı bırakmış oluruz ki bu 'ilahi hitabın tabiatı'na aykırıdır.Meseleye, bugün başımıza gelen büyük deprem felaketinde yaşananların penceresinden baktığımızda manzara şudur:İktidar, Türkiye'nin bir deprem ülkesi olduğunu biliyor, bilim insanlarının söyledikleri de bugüne kadar yaşadığımız depremler de bunun en önemli göstergesi. Bu yüzden de AFAD 2019 yılında Kahraman Maraş Pazarcık'ta İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun başkanlığında 26 ili içine alan bir deprem provası yapıyor. Hal böyleyken doğal olarak AFAD'ın olası bir depremin ilk günü için alternatif senaryoları olması gerekmez mi Ama gördük ki yokmuş, çünkü ilk iki gün AFAD ortalarda gözükmedi. Peki kader bunun neresindeAma ne hikmetse aynı iktidar bu deprem gerçeğini bilmesine rağmen, 20 yıldır tedbir almak yerine neredeyse her seçim öncesi iki oy daha fazla alabilmek için 'imar affı' çıkarmayı tercih etti. 2018 seçimleri öncesinde çıkarılan büyük imar affı ile ilgili övünme cümleleri hala hafızalarımızda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan İmar Barışı Yasası'nı anlatırken aynen şunları söylemişti: "144 bin 556 Maraşlı vatandaşımızın, Malatya'da 88 bin 577 vatandaşımızın, 205 bin Hataylı vatandaşımızın sorununu çözdük." Yani o binaların yasalara, kurallara uygun olmadığını bile bile bunu yaptık.Peki 'ölüm barışı' niteliği taşıyan bu imar affını nasıl bir kaderle izah edeceğiz Herhalde imar barışını da Allah yaptırmadı.Eminim o günleri hepimiz hatırlıyoruzdur, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı akıl ve bilime meydan okuyan 'imar affı' reklamı hazırlamıştı. O reklamdaki şu diyaloglar, kader değildi ama göz göre adeta ölüme davetiye çıkarır