Hukuk ve kurumlar yok olursa devlet sahipsiz kalır

Devletin gerçekten bir sahibi yokmuş… Peki buna şaşırdık mı Kesinlikle hayır… Önce, memleketi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denen, yeryüzünde bir benzeri daha olmayan ucube bir sisteme mahkum ettik.

Sonra Osmanlı'dan bu yana güçlü bir geleneğe sahip olan devletin bütün kurumlarını tek merkezde toplayarak işlevsiz hale getirdik. Yargıyı da yasamayı da tek merkezde toplayarak bütün denge ve denetim mekanizmalarını yok ettik ve devleti kelimenin tam anlamıyla sahipsiz bıraktık.

Her ne kadar şeklen devleti yöneten bir hükümet olsa da ülkeyi gerçekten kimin yönettiğinden emin değiliz.

Yıllardır derin bir ekonomik kriz yaşıyoruz, açlık sınırının altında yaşama mücadelesi veren emekliler, asgari ücretliler feryat ediyor. Küçük esnaf ve fabrikalar kapanıyor, insanlar işsiz kalıyor, çünkü ekonominin bir sahibi yok.

Orta öğretimden üniversiteye kadar her alanda derin bir kalitesizlik yaşanıyor. Liyakat ve ehliyeti siyasal ve ideolojik bagajlarımıza kurban ettiğimiz için milyonlarca gencimizin umutlarını, hayallerini yok etmiş bulunuyoruz. Çünkü eğitimin bir sahibi yok…

Alaturka sistem yüzünden hesap verilebilir olmayı yok ettiğimiz için binlerce hektarlık ormanlarımız yanıyor, söndüremiyoruz. Çünkü ormanlarımızın bir sahibi yok…

Büyük bir deprem yaşıyoruz, şehirlerimiz yıkılıyor, binlerce canımız gidiyor ama devlet ilk üç gün ortalarda yok. Bu beceriksizlikten dolayı şehircilik bakanlığı dahil, kimseden hesap sorulamıyor, ayrıca kimse de kendini sorumlu hissetmiyor. Çünkü şehirlerimizin bir sahibi yok, şehircilik bakanlığı ise ortalarda yok…

Bütün medeni memleketlerde olduğu gibi fikirlerini özgürce beyan etmek isteyenler, anayasal protesto haklarını kullananlar yaka-paça gözaltına alınıp tutuklanıyor ama kimsenin sesi çıkmıyor. Hiçbir kanıt ve belge olmadan siyasetçiler, belediye başkanları, gençler tutuklanıp hapse atılıyor ama yargının üzerindeki siyaset gölgesi her geçen gün daha da katmerli hale geldiği için hak arama imkansız hale geliyor ve adalete olan güven giderek yok oluyor. Çünkü memlekette hukukun ve adaletin bir sahibi yok…

Maalesef bu kadar yokları art arda sıraladığınızda, ortaya kocaman bir devletsizlik hali ortaya çıkıyor. Bu yüzden de çete-mafya bozuntuları memlekette cirit atıyor. Geçmişte kriminal suç örgütleri, daha çok geleneksel yöntemlerle çalışıyorlardı. Şimdilerdeki yeni nesil çeteler ise daha sofistike ve dijital yöntemlerle çalışıyor. Adları bile değişik; Daltonlar, Redkitler, Barış Boyun grubu, Anucurlar, Camgözler, Gündoğmuşlar, Atız-Casper'lar gibi mesela…

Normal bir hukuk devletinde, ülkenin her yerini pıtrak gibi saran suç örgütlerinden asla söz edilemez. Bizde ise her gün piyasaya çıkan yeni nesil çeteler devletin içinde inanılmaz skandallara imza atıyorlar. Ama ne hikmetse iktidarımızın, yeni 'vesayet' odakları oluşturmak gibi çok daha önemli işleri var…

İşte şimdi Türkiye, günlerdir üst düzey kamu yöneticilerinin elektronik imzalarını kopyalayarak yüzlerce kişiye sahte diploma düzenleyen yeni bir çeteyi konuşuyor. Sadece 400 kişi, bu şekilde 'profesör' ve 'doçent' unvanı alırken hiçbir şekilde müdahale edilmemesi "bütün bunlar olurken devlet neredeydi" sorusunu akıllara getirdi.