Son günlerde çok garip bir şekilde Türkiye'nin hiçbir derdine merhem olmayacak bir 'hilafet' tartışması yaşıyoruz. Malum geçtiğimiz pazartesi günü, Filistin mitinginden dönen bir vatandaşın elindeki "La ilahe illallah Muhammedürrasülullah" yazılı bayrağı gören üniversiteli bir gencin bu vatandaşa hilafet çağrısı yaptığı gerekçesiyle yumruk atmasıyla tatsız bir fotoğraf ortaya çıkmıştı.
Öncelikle bir cehaletin altını çizmekte yarar var, bir kere bu bir 'hilafet bayrağı' değil. Ama biz, okumuşumuzdan sokaktaki vatandaşa kadar palavraları seven bir toplum olduğumuz için ne olduğunu bile bilmediğimiz bir bayrağı görür görmez "Hilafet çağrısı yaptı, eyvah şeriat geliyor" diyerek galeyana gelmeyi çok seviyoruz. Geçmişte sağ kesimlerin de buna benzer palavra sloganları vardı: "Eyvah komünistler geliyor" gibi mesela
Maalesef İslam toplumlarında 'hilafet', sanki dinle özdeş bir kavrammış gibi algılanmaktadır. Oysa biliyoruz ki özellikle dört halife sonrasında 'hilafet' kavramı saltanat rejimlerine meşruiyet kazandırma mekanizması olarak kullanılmıştır. Ve kesinlikle hiçbir kutsallığı yoktur.
Ne yazık ki İslam siyaset geleneğinin sicili bu konuda çok parlak değil, mesela Maverdi ve Gazali, despot sultanlara meşruiyet sağlayan fetvalar bile vermişlerdir.
Kralların, sultanların Allah'ın yeryüzündeki temsilcisi olarak gören Maverdi diyor ki: "Allah bitkileri cansız varlıklara, hayvanları bitkilere, insanları hayvanlara üstün kıldı, sonra Allah (cc) tıpkı insanı diğer varlıklara üstün kıldığı gibi birçok yönden kralları da insan katmanlarına üstün kılmıştır Hiç kimse fazilete kraldan daha layık değildir ve derece bakımından hiç kimse onlardan daha üstün değildir. Çünkü insanlar onların emri altına girmiş, onların hizmetine koşmuştur. Ve ayrıca krallardın insanlara emretme ve yasak koyma yetkisini elinde bulunduranlar." (Muhammed Abid el-Cabiri, Arap Ahlaki Aklı, s.295)
Görüldüğü gibi 'hilafet' kavramı, İslam tarihinin belli dönemlerinde kralları, sultanları, padişahları yönettikleri ahalinin eleştirilerinden korumak, kayıtsız şartsız itaat içinde olmalarını sağlamak için icat edilmiş çok önemli bir aparattır, o kadar Geçtiğimiz hafta Akif Beki'nin yazısında şık bir şekilde ifade ettiği "Sultanlara evliya hırkası giydirmek" gibi bir şey yani
Bir kere yaşadığımız yüzyılda hala 'hilafet' tartışması yapıyor olmamızı anlamsız ve de boşa zaman harcama olarak gördüğümü belirtmem gerekiyor. Ama bir gerçek var ki Türkiye dahil hemen bütün Müslüman ülkelerde sayıları az da olsa 'hilafet' ve 'şeriat devleti' hayali kuranların var olduğu da bir vakıa. Bu arada 'hilafet' kelimesini duyur duymaz, neredeyse bütün dindarlara karşı o meşhur 'korku' refleksleriyle hücuma geçen ve olur olmaz her yerde "Türkiye laiktir, laik kalacak" sloganıyla palavradan 'laikçilik' oynayanları da bir yere not etmekte yarar var.
Eğer açık yüreklilikle ifade etmek gerekirse, günümüz Türkiye'sinde