Cübbe, hakikati söylemeye engel olursa

Türkiye uzun yıllardır evrensel normlar anlamında bir 'hukuk devleti' olabilmek için önemli çabalar sarf etti ve bu konuda da hatırı sayılır mesafeler kaydetti. Bu yürüyüş her zaman aynı tempoda olmadı elbette, bazen bir adım ileri gidildi bazen iki adım geri gelindi ama hukuk devleti olma arzusundan da vaz geçilmedi.

Türkiye'nin en üst hukuk kurumu olan Anayasa Mahkemesi, bu hukuk yürüyüşünün en somut göstergelerinden birisidir. Zaman zaman kararlarına itiraz ettik, zaman zaman da alkışladık.

Ama bir gerçek var ki sokaktaki insandan mektep medrese görmüş insanlara, eğitimcilerden hukukçulara, akademisyenlerden tıp insanlarına kadar hemen herkes, bu ülkede adaletin terazisinin doğru tarttığına inanmıyor. Çünkü öylesine açık hukuksuzluklar yaşanıyor ki elimizden hiçbir şey gelmiyor. Dahası bu kararları verenlere cübbeleri olduğu için güvenmek istiyoruz ama güvenmesek de gücümüz zaten cübbeye yetmiyor

Bilindiği gibi en son 14 Mayıs seçimlerinde halkın oylarıyla vekil seçilen Can Atalay'la ilgili AYM'nin iki kez üst üste verdiği 'hak ihlali' kararına alt mahkeme uymadı, Yargıtay da üzerine vazife olmadığı halde Anayasa'yı ilga girişimine kalkıştı. Yani elimizde kalan son hukuk devletini yıkmak için bir bakıma darbe girişiminde bulundu

Gerek AYM'nin daha önce önüne gelen davalarda, gerekse son Atalay kararında kelimenin tam anlamıyla kılı kırk yaran bir hukuk insanının, zihnimize hukuk ve ahlak ilkesini nakşedişini gördük. Bu gerçek hukuk insanının adı Zühtü Arslan, o halen AYM'nin başkanı ama Nisan ayında veda ediyor

Malum Zühtü Arslan geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın da hazır bulunduğu, AYM'ye yeni katılan üyenin yemin töreninde hukuk manifestosu niteliğinde bir konuşma yaptı. O konuşmadan bazı bölümleri aktarmak istiyorum:

-"And içme, bir anlamda ahitleşme, andlaşmadır. Andlaşma ise ahde vefayı gerektirir. Bu nedenle verilen sözün tutulması anlamına gelen ahde vefa, toplum ve devlet hayatı için vazgeçilmez önemi haiz ahlâkî ve hukukî bir ilkedir. Öyle ki devletin devamı, toplum sözleşmesi mahiyetindeki anayasanın ve onun varlık nedeni olan temel hak ve özgürlüklerin korunmasına, bu da son tahlilde ahde vefa ilkesinin hayata geçirilmesine bağlıdır."

-"Belirtmek gerekir ki, hiç kimsenin Anayasa Mahkemesinin anayasa hükümlerine ilişkin yorumunu ve kararlarını beğenme yükümlülüğü bulunmamaktadır. Ancak beğenmesek de bir hukuk devletinde bu kararlara uyulması anayasal zorunluluktur. Nitekim Anayasa'nın 153. maddesine göre Anayasa Mahkemesi kararları kesin olup "yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar."

-"Giydiğimiz cübbelerin anlam ve önemini çok iyi anlatan meşhur bir kıssa vardır. Yaralı bir kuş Hz. Süleyman'a gelerek kanadını bir dervişin kırdığını söyler. Hz. Süleyman dervişi hemen çağırtır ve yargılamaya başlar.