'Cennetteki gözyaşları'

Bir oruç ayına daha veda ettik ve bugün Ramazan bayramını kutluyoruz. Böylesine bir sevinç gününü müzik yazısıyla karşılamayı yadırgayanlar olacaktır, onları elbette anlayışla karşılıyorum.

Ama ben her şeyin altüst olduğu, hukukun ve özgürlüklerin üzerinde kara bulutların dolaştığı bir ortamda, ne yazık ki coşkulu bir bayram kutlamasını çok da hak ettiğimizi düşünmüyorum.

Bu yüzden okurlarımın da anlayış ve hoşgörüsüne sığınarak biraz olsun kalbimin tedavisine iyi geleceğini düşünerek, Eric Clapton'un "Tears in Heaven" şarkısını dinlemeyi tercih ediyorum.

Bilindiği gibi "Tears in Heaven" Eric Clapton tarafından yazılmış ve seslendirilmiş, kişisel trajedinin hikayesidir. Clapton, bu şarkıyı dört yaşındaki oğlu Conor Clapton'ın trajik ölümünün ardından yazmıştır. 20 Mart 1991 tarihinde, Conor, New York'taki bir apartmanın 53. katındaki pencereden düşerek hayatını kaybetmişti. Bu korkunç olay, Eric Clapton için derin bir acıya ve kedere yol açtı.

Clapton, oğlunun ölümünden sonra bir süre müzikten uzaklaştı, ancak bu dönemde yaşadığı acıları şarkı sözlerine dökmeye karar verdi. "Tears in Heaven", onun bu zor dönemdeki duygusal deneyimlerini ve kaybın ardından yaşadığı içsel mücadeleyi yansıtır. Şarkının sözleri, Clapton'ın oğluyla cennette buluşup buluşamayacağını sorguladığı ve bu kaybın yarattığı derin üzüntüyü ifade ettiği güçlü duygusal ifadeler içerir.

Şarkı, dünya genelinde büyük bir yankı uyandırmış ve sanatçının efsane şarkılarından biri haline gelmiştir. Bu şarkı hem müzikal hem de duygusal anlamda bugün bile hala dinleyicileri derinden etkilemeye devam etmektedir.

Eric Clapton kendisiyle yapılan bir röportajda şarkıyla ilgili şunları söylüyor: "Benim sorum 'Seni tekrar görecek miyim' idi. Bir bakıma, bu hüzünlü bir şarkı bile değildi. Bu bir inanç şarkısıydı. Cennette artık gözyaşı olmayacağından bahsettiğinde, bunun bir iyimserlik, yeniden birleşme şarkısı olduğunu düşünüyorum."

Bazı şarkılar kalbimizi o kadar acıtır ki bir an için tahammül sınırlarımızı aşan bu acıyla baş edemeyeceğimiz gibi bir duyguya kapılırız. Ama sonra bu yoğun duygu patlamasının giderek kalbimize iyi geldiğini anlarız.

Hiç kuşkusuz dünyanın bütün çocukları gibi Gazze'nin ve bizim ülkemizin çocukları da daha güzel, daha renkli ve daha özgür bir hayatı hak ediyorlar. Ama ne yazık ki sistemli kötülüğün kurbanı oluyor çocuklar