Çek bir fetva! Günahlarımız sevap hanesine yazılsın

Müslüman dünyanın ilk dönemlerinden bu yana, özellikle kendi aralarında iktidar mücadelesine tutuştukları her olayda bir fetva üretilerek, haklı-haksız ayrımı yapılmaksızın olay meşrulaştırılmıştır.

Ne yazık ki bu fetva geleneği, hemen bütün Müslüman toplumları dinin asıllarından uzaklaştırarak adeta yapay bir din algısı oluşturmuş ve dini Kur'an ve Sünnetin hilafına olan olayları bile meşrulaştıran bir araca dönüştürmüştür.

Bugün Türkiye dahil, pek çok İslam ülkesinde İslam'ın özünü oluşturan temel değerlerle uzaktan yakından ilgisi bulunmayan hurafeci tarikat yapıları içinde üretilen fetvalar, insanların dinle olan bağlarını zayıflatan tehlikeli bir aparata dönüşmüş bulunuyor.

Mesela, geçmişin Arap toplumlarının örfü ve kültürü içinde toplumsal bir kabul gören 6 yaşındaki kız çocuklarının evlendirilmesi meselesini, bugünün merdiven altı fetvalarıyla dine onaylatmaya kalkarsanız, bunun adı din değil, başka bir şey olur…

Esas itibariyle dinin özüyle irtibatını kaybetmiş, dini reel hayattan koparan öylesine fetvalar var ki bu tablo karşısında, insanların zihninde bir takım soru işaretlerinin doğmasına şaşırmamak lazım.

Düşünün ki ülkenin Diyanet İşleri Başkanlığı'nın "Dini Kavramlar Sözlüğü"nde "İslâm hukukçularınca bulûğ çağının alt sınırı, erkekler için 12, kızlar için 9 yaş olarak belirlenmiştir" ifadeleri yer alıyor. Kimse kusura bakmasın, bu ifadeleri gören akıl sahibi olan makul insanlar, "Bu nasıl bir din anlayışı" diye sorma ihtiyacı hissederler.Ama insanların dine bakışını zedeleyen fetva faciaları bu kadarla sınırlı değil elbette.Mesela Diyanet'in "Fetvalar" kitabında, "aile hayatı" başlığı altında yer alan 824 numaralı fetvada, "kişi, karısının ölümü veya onu boşaması halinde karısının kız kardeşi, teyzesi ya da halası ile evlenebilir" deniliyor. Fetvalar değil, saçmalıklar kitabı mübarek…

Bilindiği gibi geçtiğimiz yıl, torpille işe girmenin "helal kazanç" olduğunu iddia eden Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi İdris Bozkurt da şöyle bir fetva vermişti: "Torpille işe girmek hoş değil fakat girdikten sonra emek verdi, bir mesai harcadı ve onun karşılığında da bir kazanç elde etti. Yapılan iş meşrudur. Yani elde edilen kazanç helaldir."Bu nasıl bir Müslümanlık anlayışıdır ki, dinin asıllarını görmezden gelen 'resmi din' fetvacıları ve merdiven altı fetvacılar memlekette adeta cirit atıyor.Daha geçen hafta Diyanet, tüm camilerde okuttuğu "Kul Hakkı Ateşten Gömlektir" başlıklı hutbede, İslam miras hukukunun erkek çocuğa kız çocuğunun iki katı pay verilmesini öngördüğü belirtilerek şöyle deniyor: "Yüce Rabbimizin koyduğu miras ölçüsünü değiştirmek ilahî adalete aykırıdır. Dolayısıyla kişinin; kız çocuklarını mirastan mahrum bırakması, kız çocuklarının da Allah'ın takdir ettiği hakka razı olmaması kul hakkıdır…"Kısacası Diyanet diyor ki; kız çocukları, bu miras paylaşımına razı olsunlar yoksa kul hakkı yemiş olurlar… Aslında bugünkü 'resmi din' hocalarının temel yanlışı; ilk dönem Müslümanlarının yaşadığı toplumsal şartları, kültürü, o günün örfü içinde cereyan eden olayları hiçbir yoruma tabi tutmadan aynen bugüne aktarmış olmalarıdır. Oysa mesela