Bugünden geriye dönüp baktığımızda AK Parti'nin giderek kuruluş misyonundan uzaklaştığını, toplumun geniş kesimleriyle olan bağlarının zayıfladığını, bu yüzden de derin bir savrulma içinde olduğunu görmek herhalde kehanet olmayacaktır.
Her ne kadar zaman içinde gömlek değiştirse de aslında parti olarak ortaya çıkışının temelinde Milli Görüş geleneği bulunmaktadır. Bununla elbette Milli Görüşle aynı çizgide siyasallaştığını söyleyemeyiz, ama özünde Milli Görüş ikliminden beslendiği muhakkak.
Bugün gerek Refah geleneği içinde yer alan partileri, gerekse AK Parti'yi siyasal duruşları ve icraatları üzerinden eleştirebiliriz. Ancak esas itibariyle bu partileri doğuran şartlara ve toplumsal dinamiklere yakından baktığımızda, önemli bir sosyolojik hikaye ile karşılaşırız.
Bu partileri doğuran Türkiye şartlarında özellikle dindar-muhafazakar kesimlerin talepleri, aynı zamanda siyasal bir beklentiyi de içeriyordu. Bazı kesimler bu talepleri önemsiz görebilir, hatta bugün AK Parti'nin geldiği noktaya bakınca hiç tereddüt etmeden karşı da çıkabilirler. Ama bu talepler, o günkü Türkiye şartlarında son derece gerçekçiydi, bu yüzden de AK Parti'yi doğuran güçlü bir rüzgara dönüştü.
Düşünün, 28 Şubat postmodern darbesi akla ve yasalara inat akıl almaz yasaklar icat etmiş, ama o günün Türkiye'sinde özellikle sağda yer alan siyasi partiler bile bu baskılara seslerini yükseltememişler ve cuntacılar muhafazakar kesimlerin üzerinden adeta silindir gibi geçmişlerdi.
İşte o günlerin yasaklı Türkiye'sinde geniş kesimlerin rüzgarını arkasına alan AK Parti iktidar oldu. Ve bir anda Türkiye'de başka bir rüzgar esmeye başladı. Bir anda hukuk, demokrasi, özgürlükler ve kalkınma anlamında toplumda yeni umutlar yeşermeye başladı. Dahası, bugünlerde AK Parti bile çoktan unutmuş olsa bile 2011'e kadar önemli reform adımları atıldı.
Peki bugünkü AK Parti'yi o günlerin AK Parti'siyle karşılaştırabilir miyiz Elbette hayır
Kuruluşundan beri parti içinde yer alan, bir şekilde ilişkisi olan insanlar hatırlayacaklardır, ilk günlerde AK Parti'ye gönül veren insanlar tam bir özveri ile çalıştıkları gibi herhangi bir rant beklentisi içinde de değillerdi. Onların tek istediği, yıllarca kendilerine tepeden bakan ceberrut devlet anlayışının yerine adaletli, merhametli, hakka-hukuka riayet eden insanların iktidara gelmesi ve devletin toplumu kucaklamasıydı.
Çünkü inanıyorlardı ki İslam'ın evrensel hitabına muhatap olan dindar insanlar asla adaletsizliğe izin vermez, yolsuzluğa karşı tavizsiz bir mücadele anlayışına sahiptir, liyakate ve ehliyete önem verir. Yani AK parti ile yola çıkan ve ona gönül verenlerin en önemli beklentisi buydu
Ama sonra gördük ki AK Parti ile yola çıkanların bir bölümü ve yolda kervana katılanların kahir ekseriyeti, iktidarın gölgesinde o güne kadar hiç tanışmadıkları çok cazip ve karlı imkanları keşfettiler. Ve hep birlikte gözü kapalı, haram-helal demeden rant tarlalarına dağıldılar. O gün bugündür, o ilk AK Partililerden hala haber alınamıyor
İşte ruhunu ve kuruluş ilkelerini kaybeden bugünkü AK Parti, kendisinden önce yarım-yamalak da olsa işleyen 'hukuk devleti'ni neredeyse tümden yok ederek Türkiye'nin