AB fonuyla beslenmek ihanet mi, vatanseverlik mi

Son yıllarda Türkiye'de yaşananlara tanıklık ettikçe, doğrusu biraz nihilistçe duygulara kapılıyorum. İnanıyorum ki Allah bütün insanlara hiçbir ayrım yapmadan akıl, zeka ve irade vermiş, yine hiçbir şekilde inançlı-inançsız ayrıma yapmadan bütün nimetlerini insanlara bahşetmiş.

Ancak bu topraklarda yaşayan insanların akıl ve mantıkla izahı mümkün olmayan hallerini gördükçe, küçük bir ayrıntı zihnimi kurcalıyor. Acaba diyorum, yeryüzündeki bütün insanlara ve diğer yaratılmışlara cömert davranan Allah, akıl ve irade konusunda Türklere biraz farklı davranmış olabilir mi

Elbette hayır, Allah adildir, merhametlidir, kulları arasında asla ayrım yapmaz. Bu durumda biz Türklerde bir sorun var demektir.

Hal böyle olunca hiç öyle komplekse kapılmadan itiraf etmek gerekirse, bize de tıpkı diğer insanlar gibi akıl ve irade bahşedilmiş olmasına rağmen, biz ülkemizde gençlerimize iyi bir gelecek bırakabilmek için modern bir eğitim sistemi oluşturamadık.

Gelişmiş demokratik toplumlarda olduğu gibi, insanlarımızın hakkını-hukukunu koruyacak, güvenliğini ve de özgürlüklerini teminat altına alacak bir hukuk devleti inşa edemedik. Bu yüzden de insanlarımızın en tabii yaşama haklarını sokak çetelerinin ve mafyatik yapıların insafına terk ettik.

Bütün gelişmiş ülkeler, ekonominin nasyonal kurallarına uyarak kendi toplumlarının refah standartlarını yükseltirken, biz Allah'ın verdiği aklı bile kullanamadığımız için, hayali ve ütopik ekonomi modelleriyle yoksullukta yarışmayı tercih ettik.

Açıkçası bu manzara karşısında insan, 'Neden biz bu haldeyiz, geri zekalı bir millet miyiz' diye sormadan edemiyor.

Galiba bizim zihin dünyamız, geçmişte maruz kaldığımız travmalar yüzünden normal insanlar gibi çalışmıyor. Bu yüzden de en doğal tepkilerimiz bile normal dünyalı insanlara benzemiyor. Mesela vatan sevgimizi, fikri tartışmalarımızı, siyasetteki farklılıklarımızı hep düşmanlıklar üzerinden tarif ediyoruz.

Eğer birileri devletin resmi söyleminden farklı fikirleri dillendiriyorsa ve de iktidarlara karşı muhalif tavırlar içindeyse, onlar ya 'hain'dir ya da 'dış güçler'in içerideki uzantıları...

Son yıllarda özellikle iktidar olma konforundan bir tür vazgeçemeyen kesimlerin dillerinden düşmeyen "Yerli-Milli" masalı ise yeryüzünün en parlak buluşlarından birisidir.

Diyelim ki bizim insanlarımızın da tıpkı Avrupa demokrasilerinde olduğu gibi bir hukuk devletine, fikir özgürlüğüne, insan haklarına sahip olması gerektiğini savundunuz, bilin ki siz asla 'yerli-milli' olamazsınız. Çünkü siz şanlı atalarınızdan miras kalan 'itaat kültürü'ne değil, emperyalist Batılılara hayransınız!..

Diyelim ki bir sivil toplum kuruluşusunuz, vakıfsınız ve Avrupa Birliği fonlarından yararlanıyorsunuz. İşte siz kesinlikle 'dış güçler'in beslemesisiniz!..

Bazıları bu ifadeleri abartılı bulabilir, bunun farkındayım ama bunlar şu anda yaşadığımız gerçeklerin ta kendisi Eğer zahmet edip biraz arşivlere göz atmayı denerseniz, kimlerin kimleri ihanetle suçladığının sayısız örneklerini görebilirsiniz.