2025 daha güzel olacak desek güzel olur mu

Her yeni yıl başlarken bir önceki yılda yaşadığımız acıları, sıkıntıları hafızalarımıza nakşedip, yeni yılla ilgili güzel dileklerde bulunuruz. Beklentilerimizi, umutlarımızı tazeleyip hayatımızda beyaz bir sayfa açmaya çalışırız.

Ama yaşadığımız tecrübelerden de biliriz ki her seferinde gelen gideni hep aratır. Ve hayat hükmünü icra etmeye devam eder. Muhtemelen 2025'te yaşayacaklarımız, 2024'te yaşadıklarımızdan çok da farklı olmayacak. Çünkü, özellikle son on yılda ekonomide, hukukta ve sosyal hayatta öylesine zor günler yaşadık ki bu yüzden her gelen yeni yıla bir türlü umutla bakamıyoruz.

Düşünün ki son on yılda iktidar, ekonomiyi rasyonaliteye göre değil, akla ve mantığa meydan okuyan fantezilerle yönettiği için eşi-benzeri olmayan bir ekonomik kriz yaşıyoruz. Bu yüzden asgari ücretli için bulduğumuz en parlak formül, açlık sınırının altında maaş Ülkenin neredeyse yarısının asgari ücret seviyesinde bir maaşla geçinmek zorunda olduğu düşünüldüğünde, yoksullukta şampiyonlar ligindeyiz

Yaşadığımız en derin krizlerden birisi de adalet 2024 yılında yapılan araştırma sonuçlarına göre, toplumun yüzde 70'i adalete güvenmiyor. Aslında bu, bütün krizleri aşan bir kriz Neredeyse her gün bir kadın katlediliyor, çocuklar, bebekler tacize uğruyor ama sonunda failler aldıkları cezanın bir bölümünü yatarak 'iyi hal' den sokaklara geri dönüyor. Çete-mafya artıkları saygın vatandaş pozlarıyla aramızda dolaşmaya devam ediyorlar.

Her yürek yakan cinayetin ardından "Acaba bir şey mi gizlenecek, birileri mi korunacak" endişesi, giderek toplumda bir kanaate dönüşmeye başlıyor. Mesela Ankara'nın göbeğinde güpegündüz katledilen Ülkü Ocakları eski başkanı Sinan Ateş davası Bu konuda vicdanlar hala kanamaya devam ediyor.

Aynı şekilde 11 yaşındaki Narin Güran cinayeti ile ilgili davadaki sorular da henüz cevaplanmış değil. Mahkemeden üç ağırlaştırılmış müebbet kararı çıktı ama kimin öldürdüğü, niçin öldürüldüğü bilinmiyor. Ne yazık ki adalete güven kaybolduğu için "acaba birileri korunuyor mu" soruları da hiç bitmiyor.

Ancak haksızlık etmeyelim Kadın ve çocuk katilleri, uyuşturucu baronları, kara paracılar ve çete-mafya artıklarıyla mücadelede iyi bir görüntü veremeyen hukuk sistemimizin, siyasetçiler ve düşünce suçluları konusunda eli son derece ağır.

Maalesef bugün itibariyle adaletin toplum vicdanındaki tek cümlelik ifadesi şu: Türkiye'de hukuk uygulanmıyor

Çünkü iktidar, Anayasa Mahkemesi'nin ve AİHM'in kararlarına uymuyor. AYM'nin iki kez Can Atalay'la ilgili 'hak ihlali' kararı vermesine rağmen, parlamentoya gelmesi engellenerek millet iradesi açıkça gasp ediliyor. Aynı şekilde Osman Kavala ile ilgili AİHM kararı da yok sayılıyor.

Çünkü yargının üzerinde öylesine ağır bir siyaset gölgesi var ki siyasi aktörlerin "suçludur" şeklindeki söylemleri sayesinde iktidarları memnun edecek 'adrese teslim'