Reisi'nin ölümünün ardındaki sis perdesi

İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi rejimin sembol isimlerinden biriydi.Devrimden sonra genç yaşında üstlendiği görevler ve devrimin ideolojisine sadakatiyle devlet katında yükselen Reisi'ye dini rehber Ayetullah Ali Hamaney'den sonraki rehber gözüyle bakılıyordu.Reisi'nin hiç kuşkusuz iktidar içi mücadelede rakiplerinin olmaması elbette düşünülemez. Ama Reisi'nin asıl hasımlarının İran'ı devrim ideolojisinin dışında bir çizgiye çekmek isteyen ABD'nin başını çektiği uluslararası sistemin aktörleri olduğunu söylemek için kâhin olmaya gerek yok. Bu bahiste İsrail baş düşmanlardan biriydi. Özellikle İran'ın HAMAS'ın arkasında duran güç olması ve son Gazze direnişindeki tutumu İsrail'i çılgına çevirdi. İsrail'in Şam'daki İran misyonuna yönelik saldırısı sonrası İran'ın füzelerle verdiği misilleme iki tarafı sıcak bir çatışmanın eşiğine sürüklemişti.İran 1979'daki devrimden bu yana ABD'nin başını çektiği Batı cephesinin hedefindeki bir ülke.Devrimden sonra Saddam Hüseyin'in Irak'ı İran'ın üzerine saldırtılmıştı. Tam 8 yıl süren bu amansız savaş büyük bir yıkıma yol açmıştı. Hâlâ süregiden askeri, ticari, siyasi ve ekonomik kuşatmalar İran açısından büyük bir sorun.ABD-Batı cephesinin İran'la olan hesaplaşması, görünen o ki İran kendisine boyun eğmediği sürece devam edecek.O yüzden İran'da rejim değişikliğini gerçekleştirecek her türlü iç kırılmaların ve çatışmaların arkasında duran ABD-Batı-İsrail cephesi, İran'ı askeri ve ekonomik anlamda güçsüzleştirecek her hamlenin de başını çekmeyi sürdürecek.Gazze direnişiyle birlikte bu savaşım iyiden iyiye ayyuka çıktı.Herkesin bildiği bir şey sır değildir.İran'ın HAMAS'a verdiği destek ve İsrail ile savaşımda Hizbullah ve Husiler üzerinden verdiği mesaj İran'ın durduğu yeri gösteriyordu.İran her ne kadar İsrail'le doğrudan bir savaşımın içine girmekten kaçınsa bile veya başka bir ifade ile kendini bu savaşın içine itmeye çalışan güçlerin oyun planının dışına itse bile sürdürdüğü kısmi vekâlet savaşıyla İsrail üzerinden ABD-Batı dünyasına karşı boyun eğmeyeceğini ilan etmiş oluyordu.Reisi bu meydan okumanın yeni dönemdeki güçlü ve akıllı siyasi lideriydi elbet.REİSİ'Yİ İLK VE SON GÖRÜŞÜMİran'a 1989'da devrimin 10. yıldönümünde gitmiştim. Devrimin ruhani-siyasi lideri Humeyni henüz hayattaydı. Kısa bir süre sonra vefat ettiğinde tekrar gitmiştim. İran-Irak savaşının ateşkesle sonlandırıldığı bir zaman diliminde gitmiştim. 35 yıl sonra 26 Nisan 2024'te bu kez Tahran'a uluslararası bir fuarın açılışı için davetli olarak gitmek nasip oldu. Reisi'yi 27 Nisan Cumartesi günü fuarın açılışında gördüm.Resmi programda görünmüyordu.Türk Büyükelçimiz değerli ilim insanı Prof. Dr. Hicabi Kırlangıç'a gönderilen resmi davet yazısında da açılış konuşmasını Reisi'nin yardımcısının yapacağı belirtilmişti.İsrail'in misilleme saldırısından bir hafta sonra gittiğimiz İran'da belli ki güvenlik nedeniyle Cumhurbaşkanı'nın katılacağı toplantılar bile saklanıyordu.O gün salona girdiğimizde konuşanın Reisi olduğunu gördüğümde şaşırmıştım. Reisi'yi bir iki cümleyle de olsa anlatmalıyım.Müthiş bir hitabeti vardı. Bir o kadar da özgüveni. Karizmatik bir duruşu vardı. İrticalen konuştu. Ses tonu harikaydı. Jest ve mimikleri yerindeydi. Doğrusu çok etkilenmiştim.Karşımdaki bir Cumhurbaşkanından öte bir liderdi.GÜVENLİK ZAAFI MI SABOTAJ MIBaşkent Tahran'da bu denli titiz korunan Reisi nasıl olur da bütün dünyanın gözü önünde üstelik de çok korunaksız bir programda çok kötü hava koşullarında bilmem kaç yaşındaki eski bir helikoptere bindirilerek gönderilirOlacak şey değil.Akıl alır gibi değil.Üç helikopter birlikte uçuyor. İkisi