Sürecin neresindeyiz Bundan sonra atılacak adımlar ne olmalı

PKK kendisini feshettiğini açıkladı.

Sıra silahların teslimine geldi.

Peki bu mümkün olacak mı

Ben olacağı kanaatindeyim.

Bunun için vakte ihtiyaç var.

Bunun şekli, yöntemi ve zamanlaması konusunda gerekli müzakereler yapılıyor elbette.

PKK'nın kendi içinde sorunları var.

Bu kararı içselleştirmek sanıldığı kadar kolay değil.

Ayrıca PKK'ya fesih ve silah bırakma kararı dolayısıyla Kürt milliyetçi çevrelerinden yönelen şiddetli suçlamalar ve tepkiler var.

Özellikle Öcalan'ın fesih kongresine gönderdiği yeni döneme dair geniş kapsamlı perspektif raporu ideolojik tartışmaları hayli alevlendirmiş durumda.

Kürt milliyetçi çevreleri Öcalan'ı ve PKK'yı hem Kürtler için hiçbir talepte bulunmadan silah bıraktığı hem de Kürt hareketinde geçmişte önemli konumu olan kişi ve ailelere yönelik ağır suçlayıcı sözleri için "İhanetçilik"le suçluyorlar.

Öcalan'ın kendi örgütü içinde işi ne kadar kolay ise örgütü dışındaki Kürt milliyetçi çevrelerinde işi bir o kadar zor.

Başlayan yeni ideolojik-siyasi tartışmaların süreç demokratik bir kazanımla tamamlanmadığında Öcalan'ın ve PKK'nın siyaseten de aleyhine bir sonuç doğuracağı, dahası örgütsel tabanda güç ve zemin kaybı doğuracağı kaygısı belirmiş durumda.

Bu kaygının süreçle alakalı önemle not edilmesi gereken bir konu olduğuna inanıyorum.

Şayet fesih ve silah teslimi gerçekleştiğinde süreç demokratik kazanımlarla taçlandırılmazsa Öcalan'ın öngördüğü yeni paradigma, yani "Devlet ve toplumla bütünleşme"yi merkeze alan yeni bakış açısı Kürtler nezdinde güven kaybına uğrar. Bu da ayrılıkçı yeni bir anlayışın ve siyasetin özellikle genç nesiller üzerinde etkili olmasına dönüşebilir.

Bu kaygı en az PKK kadar devletin de dikkate alması gereken bir kaygıdır.

O yüzden yalnızca fesih ve silah teslimine odaklı bir süreç yönetimi, çok daha riskli komplikasyonları beraberinde getirebilir.


Sürecin geldiği yer, iyi bir yer.

Ama sonrası için doğru projeler gerekli.

Sorunun kalıcı çözümü için gerekli olan demokratik inşa süreci, bence fesih ve silah tesliminden çok daha önemli.

Asıl odaklanılması gereken yeri ihmal eder veya ötelersek, çok daha karmaşık ve çetrefil yeni sorun alanlarına da kapı aralamış olacağız.

Bugünden bunu öngörmeyenlerin aklıyla kuyuya inmemek gerek.

PKK'da beliren bu kaygının aynı zamanda devleti de ilgilendiren bir kaygı olduğunu görmeyenlerin eski Türkiye aklına dayalı önerilerde ısrar ederek yol açacakları yeni çözümsüzlükleri asıl bugünden bizim görmemiz gerekiyor.

Özellikle süreci devlet-hükümet adına yürütenlerin bunu herkesten önce görmeleri gerekiyor.

Sadece Türkiye'nin içini değil özellikle Suriye'nin kuzeyinden başlayarak bölgede yaşayan Kürtlerle ilgili siyasalarını yeni Türkiye'nin aklıyla dizayn etmelerini salık veririm.

Geçmişin korkuları ve kaygıları cesaretle bir kenara itilmelidir.

Geçmişte bize zaman kaybettiren hataların benzerleriyle zaman kaybetmemeliyiz.

Çok iyi hatırlıyorum: Barzaniler düşman ilan edilmişti. Irak'ın Kürdistan bölgesindeki anayasal yapı tehdit unsuru olarak ilan edilmişti. Oraya ordumuzla girmemiz gerektiğini salık verenler ekranlarda atıp tutuyordu.


Ne oldu

Oradaki Kürt yönetimi Türkiye'nin en büyük dostu oldu.

Kürdün en büyük dostu Türk'tür. Türk'ün en büyük dostu Kürt'tür.

Türk-Kürt ittifakı ve dostluğu tarihte olduğu gibi bugün de herkese kazandıracaktır.

O dönemde Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı olan Sn. Mesut Barzani ve Irak Cumhurbaşkanı olan Sn. Celal Talabani ile birebir görüşen biri olduğum, yani sürecin içindeki biri olduğum için biliyorum. Erdoğan Hükümetinin oradaki yapıyla doğru temelde ilişkilenmesi önerilerinin her anlamda her iki tarafa da çok şey kazandırdığı apaçık görüldü.


Geçmişten ders almak lazım.

Siyasal aklın şekillendirdiği paradigmanız doğru olursa hem kısa sürede sonuç almanız hem de sorunu kökten çözmeniz mümkün olur.

Benim "PKK'yı Türkiye'nin gücüne dönüştürmek lazım" lafımın anlamını ve bağlamını bilmeden "Ne yani, terörist PKK'yı bağrımıza mı basacağız" yollu suçlamalara muhatap kılanların aklıyla varacağımız hiçbir yer yoktur.

Öcalan'ın öngördüğü "Devlet ve toplumla bütünleşmek" amacı için silah bırakacak olan PKK kendini bu yeni paradigma temelinde hizalandırdığında zaten hem terörist olmaktan çıkmış olacaktır hem de Türkiye'nin gücüne dönüşmüş olacaktır.

PKK kendini Türkiye'nin gücüne dönüştürdüğünde onu suçlayacak olanlarla aynı cephenin içinde yer alacak olanların milliyetçilik ve devletçilik iddiaları da çöp olur.

DEM Parti'nin "Türkiye'nin Partisi" olmasını ısrarla söyleyenlerin benim "PKK toplumsal tabanıyla Türkiye'nin gücüne dönüşmelidir" önerime karşı çıkmaları en basitinden bir çelişkidir.


Sürecin iyi bir yerindeyiz.

Öngörülen amaca emin adımlarla gidildiği görülüyor.

Sürecin başarıyla tamamlanması için Suriye'nin kuzeyine geçmişten çıkartılacak dersle özel olarak ilgilenilmelidir.


ÖNERİLER

Fesih ve silah teslimi sürecinin esamisinin okunmadığı günlerde yazdığım yazılardan birinde şöyle demiştim:

"Türkiye Suriye'nin kuzeyinde terör örgütü PKK'nın yönetimine asla izin vermez. Bu Erdoğan liderliğindeki Türkiye'nin Kürtlerin kazanımlarına karşı olduğu anlamına zinhar gelmez. Erdoğan liderliğindeki Türkiye Kürtleri kendinden bilir ve Kürtlerin kazanımını da kendi kazanımı olarak görüp destekler. Irak'takine benzer bir Kürt kazanımından Türkiye rahatsızlık duymaz."


Aslen dediklerim bundan ibaretti.

O malum çevreler, yani bugün sürece hiddetle ve şiddetle karşı çıkanlar bu sözüm üzerinden saldırıp durmuşlardı.


Şimdi geldiğimiz yer çok farklı.

Bugün PKK kendini feshetmiş durumda.

Silahlarını teslim etmek için gün sayılıyor.

Yeni bir döneme kapı aralandı.


Suriye'nin kuzeyine bakış açımız değişmeli.

Mazlum Abdi'yi düşman bilen bir bakış açısı kaybettirir.