Süreç ve provokasyon Öcalan'ın işi zor

Öcalan'dan gelen fesih ve silah bırakma talimatı onların eteklerini tutuşturdu.

Sürecin başarıya ulaşması halinde oyunlarının bozulacağını gördüler.

Düğmeye bastılar.

Suriye'de başlayan olaylar asıl süreçle alakalı.

Doğrudan sürece kurulan bir komplo.

Düpedüz bir provokasyon.

Geçmişteki çözüm süreci Suriye üzerinden bozuldu.

Bugünkü süreç de Suriye üzerinden bozulmak isteniyor.

Dün öyle dediğimiz için burun kıvıranlar biliyorum bugün böyle dediğimiz için de burun kıvıracaklardır.

Kendileri bilir.

Biz diyeceğimizi diyelim de süreci yürütenler nasıl bir tedbir alırlar, o da onların sorunu.

Evvela süreci bozmak istiyorlar.

Akabinde Suriye'nin kuzeyine yapılacak bir saldırıdan sonra Türkiye'nin içini iki tehlikeli fay hattı üzerinden karıştırmak istiyorlar.

Bir yanda ekonomimizi sarsmak öbür yanda sosyal barışımızı bozmak istiyorlar.

Türkiye'yi farklı bir düzlemde Suriyelileştirilmek isteniyor.

Silah sorunu çözülürse Türkiye sadece bölgesinde değil küresel ölçekte güçlü bir aktör olacak.

Suriye'de yeni yönetim kök salarsa hangi bölgesel ülkelerin hafakanlar geçireceği malum.

İsrail ve İran, Suriye üzerinden kendileri için tehdit olarak gördükleri Türkiye Yüzyılı'nı engellemek için provokasyonlara başladılar.

Suriye an itibariyle elverişli bir konumda.

Suriye'de iç savaş çıkartmayı başarırlarsa Türkiye kaçınılmaz olarak bu tuzağın içine çekilmiş olacaktır.

Dürziler, Nusayriler ve Kürtler üzerinden tezgahlanan kanlı ve kirli oyun bilesiniz ki sadece Suriye ile alakalı değildir.

Bunu görmemek için kör olmak gerek.

Süreci içine sindiremeyen unsurlar içinde de PKK ve bileşenleri de var.

Kandil her ne kadar kurucu liderin çağrısına koşulsuz uyacağını ilan etmiş olsa bile, DEM şartsız destekçisi olarak görünüyor olsa bile hem Kandil'de hem DEM içinde sürece karşı olanlar var.

Şu an sesleri çıkmıyor olsa bile yapıp ettikleriyle süreci geçmişte olduğu için sabote etmek için fırsat kolluyorlar.

PKKDEM içindeki Esedçi-Baasçı damar fırsatını bulduğunda süreci türlü oyunlarla bozacak kadar güçlü.

PKK'nın İrancı kanadı biliniyor.

Suriye'nin kuzeyindeki PKK yapısı özü itibariyle Esedçiydi. Ve İran'ın sahadaki unsurlarıyla eş güdüm halindeydiler.

Paradoksa bakınız ki ABD'nin desteklediği Suriye PKK'sı (SDG) hem Esedçi hem de İran çıkarlarıyla uyumlu.

İsrail ve İran yeni Suriye yönetimini devirmek için muhalifleri silahlandırıp sahaya sürmek konusunda ittifak halinde.

Ortak düşmanları bir: Suriye'de Ahmed Şara ve Türkiye'de Recep Tayyip Erdoğan.

Silah sorununun çözülmesi ve Türkiye'nin güçlü desteğiyle Ahmed Şara yönetiminin istikrara kavuşması her iki ülkenin de işine gelmiyor.

Esed artıklarını silahlandırıp iç isyana yönlendirmelerinin sebebi bu.

Suriye'deki PKK'nın bu iç isyan girişiminde açık bir dille yeni Suriye yönetimini suçlayıp karşıt bir konuma kendini yerleştirmesi not edilmesi gereken bir husustur.

PKK'nın Türkiye'deki partisi DEM'in İsrail ve İran kaynaklı ve süreci doğrudan hedef alan bu provokasyonda "Alevi-Nusayri katliamı var" diyerek şedit bir dille kendini süreci bozmak isteyen ülkelerin oyun planının destekçisi konumuna yerleştirmesi de önemle not alınmalıdır.

Kürt inkarcısı barbar Esed rejimine ve Esed'in katliamlarına tek laf etmeyen DEM'in anında "Alevi katliamı" diyerek Ahmed Şara yönetimine Esedçilerin ağzıyla suçlamalar yöneltmesi, gerçekte süreç karşıtlığının dışa vurumundan başka bir şey değildir.

İçimizdeki süreç karşıtı Esedçilerle DEM'in kendini bu bahiste yan yana iliştirmesi, görmezlikten gelinecek bir tutum değildir.

Öcalan'ın işi zor.

Geçmişte kendi örgütünün içindeki bu unsurlara yenilmişti.

Bugün tekrar aynı unsurlarla barışı inşa etmeye çalışıyor.

Öcalan'ın yeni paradigmasını siyaseten taşıyacak bir partisi yok.

DEM kâğıt üstünde Öcalan'ın partisi ama gerçekte Öcalan'ın yeni paradigmasına inanmayan bir yerde duruyor şu anki mevcut kurumsal temsil olarak.

DEM'in içinde gerçekten Öcalan'ın yeni paradigmasına inanan ve şans verilirse bunun siyasetini doğru temelde yapabilecek çok değerli isimler yok değil ama mevcut kurumsal yapı bundan ziyadesiyle uzak.

Sürecin önündeki bariyerlerden biri bu.

Keşke Öcalan mevcut DEM'i feshedip yerine yeni paradigmasına uygun bir DEM kursaydı.

Sorun sadece DEM'den kaynaklanmıyor.

Çözüm için gerekli olan yeni bir paradigmayı içselleştirmek konusunda topyekûn bir sorun var.

Sorunu sadece silah bırakmaya indirgeyen bir zihin, eski paradigmayı biraz cilalayarak Türkiye Yüzyılı'nın inşa edilebileceğine inanıyor.

Oysa asıl bilinmesi gereken gerçek şudur: Türkiye Yüzyılı'nı inşa, eski paradigma içinde kalarak mümkün değil.

Eski paradigmaların esiri olanlarla ne kalıcı barış sağlanabilir ne de Türkiye Yüzyılı inşa edilebilir.

DEM'in PKK'nın o eski paradigmasını esas alan siyaseti, sorundan beslenen ve o yüzden sorunun çözümünü gerçekte istemeyen bir anlayış üzerine oturuyor.

Silah bırakıldığında Türkiye'nin cennete dönüşeceğine inanan zihinler de soruna yol açan eski Türkiye paradigmasına laf ettirmeyen parmak sallayıcı tutumlarıyla sürecin önünde engel oluşturuyorlar.

Sadece Öcalan'ın değil Cumhurbaşkanımızın da MHP'nin bilge liderinin de işi zor.

Umutsuz muyum

Asla!

Ama sürecin önündeki engeller kaldırılmadan ve herkes yeni bir paradigma içinde düşündüğünü somut bir biçimde göstermeden korkum o ki o eski zihinler ve alışkanlıklar günün sonunda süreci bozmak isteyenlerin elini güçlendirecek bir aşamaya evrilir.

Benimkisi bir ön uyarıdır.

Niyetim kimseyi örselemek ve itibarsızlaştırmak değildir.

Öcalan'ın bir çağrısıyla her şey bitmez.

Sürecin önündeki zihni ve psikolojik engelleri kaldırarak yol yürümek lazım.

O yüzden barışın ve çözümün dili yeni paradigmayla uyumlu olmalıdır.

Bu dil inşa edilmeli ki tarafların birbirine duyduğu yıllara sari güvensizlikler ortadan kalksın.

Güvensizlik kalksın ki süreci enfekte etmek isteyen provokatörlerin oyunları boşa çıkartılabilsin.

Suriye'deki derin ve kapsamlı provokasyona o yüzden dikkat diyorum.

Süreci sağlam ve dirençli bir yeni zihnin üzerine oturtmaz ve engelleri de bertaraf etmezsek, bir de bakarız ki büyüyen olaylar bizi bile istemediğimiz bir istikamete sürükler.

Allah muhafaza.


İÇİMİZDEKİ ESEDÇİLER

Barbar Esed tarafından milyonlarca insan şehirleriyle birlikte yok edilirken Esedçilik yapanlar, o canına, malına ve namusuna tecavüz edilenleri terörist diye suçlayan Baasçılar, ülkemize can havliyle sığınan o mazlumları derhal ülkelerine yani ölüme göndermemiz gerektiğini söyleyen insanlıktan nasipsiz bilumum Esedçi-Baasçılar bugün "Alevi katliamı" iddiası üzerinden demokrat kesiliverdiler başımıza.

"Suriye'nin içişlerine karışmayalım, Esed teröristlerle savaşıyor!" diyen sizler değil miydiniz

Şimdi Suriye'nin içişlerine karışıyorsunuz.

Suriye'nin içlerine yürümekten bahsediyorsunuz.

"İnsani koridor" açılsın diyorsunuz.

Hani Suriyelilerin ülkemize gelmesinden rahatsızdınız, gelenleri de barbar Esed'e iade edeceğinizi söylüyordunuz

Ne oldu, ne değişti de bugün tersini söylüyorsunuz

Sizde ilke yok mu

Sahi siz hangi Suriyelileri seviyorsunuz