Sırrı Süreyya Önder

Hemşehrimdir benim.


Gurur duyduğum bir hemşehrim.


Kendisiyle gurur duymam, her konuda aynı düşündüğüm anlamına hiç gelmiyor.


Siyaseten karşı karşıya olduğumuzu herkes bilir.


Ama ne siyaset her şeydir ne de her konuda aynı düşünmek


İnsani duruş önemlidir asıl.


İnsanlık belirleyici olmalıdır asıl.


İnsani olmayan ve dahi insanlığı olmayan bir kimsenin veya bir şeyin İslâmîliği de yoktur.



Bir insanın değeri evvela duruşundan gelir.


Sırrı Süreyya duruşu olan biridir.


En çetin zamanlarda bile duruşunu bozmayan biridir.


Aklı olan biridir.


Çok yönlü okuyan ve okuduklarını anlamlı bir senteze dönüştüren biridir.


Tanımına uygun bir entelektüeldir.


İnsanlarla iletişiminde de çok yönlülüğü esas alan biridir.


Kendini insanla biriktiren ve içindeki insanı büyüten bir duruşun sahibidir.


Konuştuğunda kendine ait kıldığı o çok yönlü birikimi fark edersiniz anında.


Bazen espriyle karışık söylediği bir kelam, onca yılın birikiminin kendinde dönüştüğü bilgeliği gösterir.


O bilge yanı güçlü hitabetiyle birleştiğinde tadına doyulmaz bir muhabbet hasıl olur.


Kuru söz söylemek veya başkalarına ait sözlerin taşıyıcısı olmak bilgelik değildir.


Bilgelik, kendine ait kıldıklarınla yeni bir düşünsel-zihinsel üretime katkıda bulunmaktır.


Güldürürken düşündürebilmektir.


Düşündürdüklerinle çoğaltabilmektir.


Sırrı Süreyya kendisi olabilmeyi başardığı gibi kendisini aşmayı da başarabilmiş biridir.


Yüreği olan biridir Sırrı Süreyya.


Adı gibi yaman olan bir ilin, Adıyaman'ın evladıdır o.


Adıyaman'ın yüreğini taşır.


Bir Türk'tür. Ama sadece bir Türk'ten ibaret değildir. Türk olduğu kadar Kürt'tür de.


Adıyaman'ın tüm farklı renklerini yüreğinde buluşturan biridir elhasıl.



O yaşına sığdırdığı acılar tarifsizdir.


Gencecik yaşında hapishane duvarlarıyla söyleşir.


Aklı ve yüreği isyan halindedir.


Sürekli bir devinim, biteviye bir mücadele.


Fakruzaruret içinde geçen uzun yıllar.


Hayat doludur.


Umut doludur.


Teslim olmadan yürümeyi bilen adamdır.


Televizyon söyleşileriyle kendini çabucak fark ettirir.


İslâmî camiayla ilişkileri sıcaktır.


AK Parti'yi destekleyen televizyon kanallarında baş tacı edilir.


Çünkü aklıyla, birikimiyle ve bilgeliğiyle göz doldurur.


Diyalogdan ve uzlaşıdan yana olan tutumu amorf olduğu anlamına hiç gelmez.


Kendinden ve duruşundan ödün verdiği anlamına da zinhar gelmez.


Hep bir solcudur o, hep bir demokrattır.


Ne İslâm'la ne de İslâmî camiayla sorunlu bir duruş içinde hiç olmamıştır.


Kendisiyle barışık olduğu kadar İslâmiyet'le de ve tarihle de barışık bir duruşun sahibidir Sırrı Süreyya.


İnsandır.



Kendisi gibi kalarak herkesle diyalog üzre olmayı başarır.


Herkesin hak ve hukukunu savunur.


Hep ezilenlerden yana olur.


Haksızlığa ve adaletsizliğe uğrayanların yanında yerini alır.


Ama her yerde hep kendisidir.


Böyle bir duruşun sahibi olan hemşehrim Sırrı Süreyya ile gurur duymamı anlamayanlara zaten lafım olmaz benim.


Meclis'e aynı dönemde girdik.


O konjonktürde birbirimizi kıracak sözler etmedik değil.


Siyaset kıyıcıdır çoğu kez bilirim.


Konjonktür bazen insana istemediği sözler söyletir, bazen sonradan pişman olacağın davranışlar sergilemene zemin hazırlar.


Kimin haklı kimin haksız olduğunun da bir önemi kalmaz o durumda.


Bir şey olur ve siz de olanın bir parçası olursunuz.


Kendi adıma ben hakkımı helal ettim.


Siyaseten her birimiz zaman zaman hata yapabiliriz.


Bu hatalar bazen kırıcı boyutlara da taşınabilir.


Ama buraya takılmamak lazım.


Milletvekili olmadan önce de tanıdığım, sevdiğim bir hemşehrimdir Sırrı Süreyya.


İki yaş küçüktür benden.


Meclis sürecine kadar ilişkimiz abi-kardeş ilişkisiydi.


Siyaset aramıza bir an için duvar örmüş olsa bile ben her zaman Sırrı'yı Adıyaman'ımızın Türkiye'ye mal olmuş bir değeri olarak hep andım.



Kişisel husumetler insanı küçültür.


Son süreçte çok önemli bir rol yüklendi.


Bilgeliğine yakışır bir önderlik rolüydü bu.


Çok başarılıydı.


Sürecin hem ruhunu hem de Öcalan'ın yeni paradigmasını çok iyi bildiği için temsilde güven verici bir önderlik sergiledi.


Siyasette yaşadıkları ayrıca olgunlaştırmıştı kendisini.


Ağır hastalık süreci hayatı yeniden anlamlandırmasını sağlamıştı.


Katıldığım televizyon programlarında süreci başarıyla yürüten bir aktör olarak hep hayırla andım o yüzden.


Tıpkı uzunca bir süreden sonra cezaevinde görüşme fırsatı bulduğum Demirtaş'ı andığım gibi.


Kendisiyle yüz yüze görüşüp helalleşme imkânı bulamamıştık ama ben çoktan kendi açımdan o üzücü defteri kapatmıştım.


Eminim ki o da kapatmıştır.


Benim tanıdığım bildiğim sevgili Sırrı içinde kin tutmaz.


Kalp krizi geçirdiğini tv100'de programda iken öğrendiğimde yüreğimin bir yanı kanamıştı.


"O ülkemizin bir değeri. Barışın ona ihtiyacı var. Türkiye'nin ona ihtiyacı var. Ona Rabbimden şifa diliyorum" demiştim.


Durumunu gecenin geç bir vakti yetkililerden öğrendim.


Hayati tehlikesi çok yüksekti.


O yüzden sağlık durumuyla ilgili riski paylaşmaya gönlüm elvermedi. Sadece şifa dileklerimi paylaştım kısaca.


Ameliyata alınmıştı.


Duamız onunlaydı.


Sabah İstanbul İl Sağlık Müdürümüzden gerekli bilgileri aldım.


Ameliyatı başarılı geçmişti ama hayatî tehlikesi devam ediyordu.


Hastaneye koştum hemen.


Sonra tekrar gittim.


Şunu gördüm:


Sevgili Sırrı Süreyya hastalığıyla hepimizi buluşturmayı başarmıştı.


O olmasaydı belki Tuncer Bakırhan'la, Sırrı Sakık'la hiç görüşemeyecektik.


Pervin Buldan'la, Tülay Hatimoğulları'yla, Ayşegül Doğan'la yolumuz bir daha kesişmeyecekti.


Sırrı hepimizi bir araya getirmişti işte.


Birbirine nefretle bakan gözleri tersine çevirmişti.


Hastane odalarında yeni bir diyaloğun kapılarını aralamıştı.


O orada hiçbir şeyden habersiz yatarken aşağıda bir araya getirdikleriyle siyasette diyaloğun önemini ve barışın gerçekleşmesi halinde herkesin ne kadar çok şey kazanacağını gösteriyordu.