Millet, devlet, rejim, ordu ve ideoloji

Aslolan millettir.

Milletin iradesinin üstünde irade olmaz.

Hakimiyet kayıtsız-şartsız milletindir.

Milletin hakimiyetini ideolojik kayıtlara-şartlara bağlamak isteyenlerin cumhuriyet ve demokrasi iddiaları boştur.

Devlet, millet için vardır.

Devlet, milletin emrinde ve hizmetinde olması gereken çok önemli bir aygıttır.

Devletin sahibi de efendisi de milletin kendisidir.

Devlet millet için vardır, millet devlet için var değildir.

Milletin devleti güçlü olmalıdır elbette.

Güçlü olmalıdır ki millet aziz olsun, hür ve müreffeh olsun.

Devlet güçlü millet hür ve müreffeh değilse, en fenası devleti yönetenler devlet gücünü millete boyun eğdirmek için kullanıyorsa, işte orada cumhuriyet de demokrasi de yok demektir.

Devleti güçlü olmayan millet, başkalarının esaretine girmekten kurtulamaz.

Ama devletin gücünü milleti esaret altında tutmak için kullananlar, kendileriyle birlikte milleti de yıkıma götürürler.

Millet güçlü olacak.

Milletin devleti güçlü olacak.

Devleti yönetenler, gücü milletten aldıklarını unutmayacak ve milletin kendilerine verdiği gücü milletin emrinde ve hizmetinde kullanacak.

Gücü kendinden bilenler ve kendini milletten daha güçlü görenler devleti milletten kopartırlar.

Milletini beğenmeyen ve millete rağmen güç kullanımı yoluna giden iktidar seçkinlerinin akıbeti hayrolmaz.

İçinden çıktığı milleti ideolojik nedenlerle beğenmeyen, hatta düşman gibi gören, o yüzden ele geçirdiği devlet aygıtı marifetiyle milleti zorla değiştirmeye-dönüştürmeye çalışan, dahası kendi ideolojik kabullerine uygun yeni bir millet oluşturmaya kalkışan totaliter ve faşizan zihniyetli seçkinlerin devlet anlayışlarını cumhuriyet ve demokrasi için en kötücül anlayış olarak görüp reddedenlerdeniz biz.

Devleti milletin üstünde görenler, o yüzden kendilerini milletin sahibi ve efendisi olarak görürler.

Cumhuriyetin de sahibi olarak görürler.

Millet için neyin doğru neyin yanlış olduğunu en iyi onlar bildiklerine inanırlar.

Onlara itiraz edenleri de, yani kendisi gibi kalmak isteyenleri de düşman gibi görürler.

Yıllar yılı bu ülkede milletin dindarlığından ötürü "dinci-şeriatçı-gerici" diye suçlanıp "iç düşman" gibi görülmesinin sebebi işte bu zihniyettir.

Cumhu-riyeti millet için kurduklarını söylerler ama milleti beğenmezler.

Kendi kafalarına uygun bir millet oluşturmak isterler ve buna karşı çıkanları da cumhuriyet düşmanı ilan ederler.

Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir derler, ama bundan anladıkları, kendilerinin en doğru kabul ettikleri ideolojiye ve hayat tarzına milletin kayıtsız-şartsız itaat etmeleridir.

Yönetim hakkının millete ait olduğunu teoride söylemek zorunda kalsalar bile milletin kendisini dilediği gibi yönetmesine asla ne izin verirler ne de tahammül ederler.

Milletin ancak kendileri tarafından öngörülen ve sistemleştirilen ideolojik dogmalar içinde kalmak koşuluyla düşünmelerine ve davranmalarına izin verirler.

O ideolojik dogmaların dışına çıktığı andan itibaren o milletin makbul bir millet olmadığına inanırlar.

Onlara göre "makbul vatandaş", kendilerinin öngördüğü ideolojik dogmalar içinde düşünen ve dayatılan hayat tarzını kabul eden vatandaştır.

Devlet demek, onlar demektir.

Cumhuriyet demek, onlar demektir.

Onlar, millete cumhuriyeti bahşedenler yüce yaratıklardır.

Onlar cumhuriyetin kurucuları, ülkenin de gerçek sahipleridir.

Bu ülkede kendini böyle gören azınlıkçı-seçkinci bir zümre var ne yazık ki!

Millet onları iktidara taşımasa bile kendilerini devlet olarak görmelerinin, cumhuriyetin asıl sahipleri olarak gördükleri için de her şeyi yapma hakları olduğuna inanmalarının sebebi bu.

Onlar kendilerini imtiyazlı ve dokunulmaz görüyorlar.

Her şeyi konuşmaya, her şeyi söylemeye, her şeyi yapmaya kanun-nizam demeden her türlü at koşturmaya bir tek onların hakları var.

Çünkü onlar cumhuriyetin sahipleridirler.

Hukuk onlara ilişemez.

Hukuk kendilerine iliştiğinde "demokrasi yok, adalet yok, özgürlük yok!" diye bağırır dururlar.

Bir de "Mustafa Kemal'in askerleriyiz!" diye çığırdılar mı gayrı ne derlerse desinler ne yaparlarsa yapsınlar kendilerine dokunan herkesi "Atatürk düşmanı" ilan etmekten kaçınmazlar.

Atatürk maskesini kullandıklarında veya Atatürk adına hareket ettiklerinde gayrı her türlü dokunulmazlıklarının olduğuna inanırlar.

Kendilerini her anlamda imtiyazlı görürler.

Kendilerinin sahip olduğu özgürlüğün aynısına başkalarının sahip olması onları fena halde rahatsız eder.

Milletin kendilerini değil o düşman gördüklerini iktidara taşımalarından duydukları öfke tarifsizdir.

Onlara göre millet seçmesini bilmez.

Onlar farklı fikirleri duymak dahi istemezler.

Hatta ideolojik dogmalarına ters düşünceler duyduklarında anında boğmaya ve bastırmaya kalkışırlar.

"Böyle düşünüyorsanız bu ülkede yaşamaya hakkınız yok!" diye üstünüze üstünüze yürürler.

Hızlarını alamayıp darağaçlarıyla sizi tehdit ederler.

Sonra hiçbir şey olmamış gibi "hak, hukuk, adalet, özgürlük!" diye konuşmaya başlarlar.

"Faşizme geçit vermeyeceğiz, boyun eğmeyeceğiz!" diye nara atarlar.

Başka fikirleri duymaya dahi tahammülleri olmayanların faşizme boyun eğmeyeceklerini söylemeleri ne büyük bir ironidir!

Faşizmin tam da böyle bir şey olduğunu, yani farklı olana zinhar tahammül etmemek olduğunu, kendinden farklı olan herkese boyun eğdirmek olduğunu bilmemek ne yaman bir çelişkidir!

Aslolan millettir.

Millet hangi sistemde veya hangi rejimde yaşamak isterse ona kendisi karar verir.

Millete sistem veya rejim dayatmak, millet iradesini yok hükmünde görmekten farksızdır

Milletin hür iradesine ve özgür tercihine pranga vurmak, ne cumhuriyettir ne demokrasidir.

Millet kimin kendisini yöneteceğine hür iradesiyle kendisi karar verir.

Milletin seçtiği başkanı veya hükümeti gayrimeşru ilan etmek veya o seçilmiş iradeyi askeri darbeler yoluyla alaşağı etmeye kalkışmak veya da sokaktan şiddet marifetiyle seçilmiş hükümeti devirmeye yeltenmek, millet iradesini en üst irade kabul etmeyenlerin tutumudur.

Demokrasilerde seçilmiş iradeyi değiştirmenin yegane yolu, sandıktır.

Sandıktan çıkamayanların süngüyle veya sokaktaki şiddet gösterileriyle iktidar devşirmeye kalkışmaları asıl gayrimeşruluktur, anti-demokratikliktir.