Elhamdülillah ümmetçiyiz biz!
Sorsanız "Ümmet nedir" diye emin olun ki bilmezler.
Basit bir tarif bile getiremezler.
Sadece kafalarındaki yanlış ezberlerle suçlamayı becerirler.
Hem İslâm'ı bilmezler hem Kur'ânî kavramları bilmezler, hem de çok bilmiş edasıyla konuşup dururlar.
Pek bir cahildirler.
Aslında İslâm'ın inanç ve değerler manzumesine karşıdırlar.
O yüzden İslâm'ın akide sistemini kilit kavramlarından rahatsızlık duyarlar.
Ümmet işte bu kavramlardan biridir.
Sadece ümmet kavramını değil dillerine pelesenk ettikleri millet kavramını da bilmezler.
Bilmedikleri için ümmet ile millet kavramını birbirinin karşıtı sayarlar.
Ümmet kavramının karşısına diktikleri millet kavramının aslında birbirinin karşıtı değil, birbirinin aynı veya mütemmim cüzü olduğunu nerden bilebilirler ki o Kemalist geçinen cahiller!
Çünkü onların kafasındaki millet tarifi, Fransız/Batı tipi ulus tarifidir.
Milliyet tanımı da hakeza ulusçuluktan ibarettir.
İslam ümmeti ile İslam milleti denildiğinde anlaşılan şey birebir aynıdır: İslam akidesine mensup olan herkes, -ırkı, kavmi, dili, mezhebi, rengi ne olursa olsun herkes- Hz. Muhammed (sav) ümmetine ve İslam milletine mensuptur.
Ümmet, aynı İslamî akideye mensup herkesi kapsayan bir büyük millet anlayışının adıdır.
Türk milletine mensup olan bir Müslüman Arap veya Kürt milletine mensup bir Müslümanı kendi kardeşi olarak bilir.
Onun derdini kendi derdi, sevincini kendi sevinci bilir.
Onunla ittifak halinde olmayı farz bilir.
Onunla her türlü dayanışmayı ve birlikte hareket etmeyi farz bilir.
Ortak düşmana karşı birlikte vuruşmayı farz bilir.
Aynı ümmete ve millete mensup olanlar birbirlerine husumeti ve düşmanlığı haram bilirler.
Aralarına konulan sınırlar ne olursa olsun gönül ülkelerinde bir ve beraber olduklarını asla unutmazlar.
Herkesin evi farklı bile olsa bilirler ki tümü bir büyük milletin evlatlarıdırlar.
"İslam milleti" herkesi en kapsayıcı ümmet şuuruyla bir arada tutan bir büyük millet tasavvurunun adıdır.
Tarihte İslam'ın bayraktarlığını ve serdarlığını asırlarca yapan şerefli Türk milleti bu ümmet şuuruyla hareket ettiği için Türk milleti denildiğinde akla İslam milleti gelmiştir.
Türklük İslam'dan kopartılıp seküler ulusçu, ırkçı bir Batılı anlam zeminine oturtulup Türkler de Batı inanç ve değer sistemiyle kendi özlerinden kopartılmak istenince haliyle "Türk" tanımı da tarihteki kapsayıcılığından uzaklaşmış ve adeta aynı ümmet ve millet çatısı altında olan başka kavimlerin varlığının inkar edildiği seküler bir ulusçu ideolojiye dönüştürülmüştür.
Sorunun kaynağı asıl budur.
Yoksa bu ülkede yaşayan başkaca kavimlere mensup insanlarımızın tarihteki "Türk" ve "Türk milleti" tanımına zerre itirazı olmaz.
Zira bilirler ki Türk demek ırkî-etnik bir tanımlama değil İslamiyet'le özdeşleşmiş bir millet tanımının öteki adıdır.
"Türk milletine mensubiyet"in herkesin Türk olduğu anlamına gelmediğini anladığımız gün, dahası ve en önemlisi bu ülkede yaşayan başka kavimlere mensup kardeşlerimizin de aynı zamanda bir millete ait olduklarını kabul ettiğimiz gün, sorun kendiliğinden çözülür.
Türkçülüğün ideoloğu olan Ziya Gökalp'in Küçük Mecmua'da çıkan konuyla ilgili makalelerini okuyanlar orada üstadın rahatlıkla Türk milletinin yanı sıra Kürt milleti tabirini de nasıl rahatlıkla yazdığını göreceklerdir.
Türk milliyetçiliği Kürtlerin bir millet olduğu gerçekliğini reddeden seküler ulusçu bir milliyetçilik değil tersine Türklükle Müslümanlığı meczeden ve İslam akidesine mensup olan her milletten fertleri de kendinden bilen akidevî ve kültürel bir milliyetçiliktir.
Kürt denilince rahatsızlık duyan, hele hele Kürt milleti denilince tüyleri diken diken olanların milliyetçiliği bu topraklara özgü akide ve kültür temelli bir Türk milliyetçiliği değil, Fransız tipi seküler bir milliyetçilik ideolojisidir.
Gövdesi sadece Türk, ama zihni ve yüreği Fransız olan bu milliyetçilik ideolojisinin Türk milliyetçiliği olarak sunulması hem bu topraklara özgü Türklükten bir sapma hem kaç zamandır yaşadığımız sorunların da ana kaynağıdır.
Şimdi "Terörsüz Türkiye" projesiyle PKK kendini feshedip silahlarını bırakırken el zamanlı olarak "Türk-Kürt ittifakı" geçmiştekine benzer bir büyük millet tasavvuruyla ve ortak ruhla gerçekleştirilmek istenirken, bütün bu sorunların müsebbibi olan zihniyet sahiplerinin ümmetçiliği dillerine dolayıp aslında süreç karşıtlıklarını açığa vurmaları boşuna değil.
Çünkü onlar pekâlâ biliyorlar ki Türk milliyetçiliği bilge lider Bahçeli'nin öngördüğü akidevî ve kültürel temelde kuşatıcı ve kapsayıcı bir büyük millet tasavvuruna dönüşürse, işte o vakit Batı'dan ithal edip dayattıkları zihniyetleri tıpkı PKK'nın silahları gibi toprağa gömülür.
Cumhurbaşkanımız bu zihniyetin temsilcisine gereken cevabı şu anlamlı sözlerle verdi.
"Biz Türk milletindeniz. Hz. Muhammed'i (sav) ümmetindeniz. Biz 'Kâlû Belâ'dan beri ümmetin sevdalısıyız."
Evet, herkes bilsin istiyoruz:
Dünyanın neresinde yaşıyor olurlarsa olsunlar, hangi millete ve kavme mensup olurlarsa olsunlar, hangi dili konuşuyor ve hangi rengi üzerlerinde taşıyor olurlarsa olsunlar, biz İslam'ı din olarak kabul eden herkesi kendi kardeşimiz olarak biliriz. Cümlesini Hz. Muhammed'in (sav) ümmeti olarak görür bağrımıza basarız. Ve birbirimizi İslam milletinin birbirinden ayrılmaz bir parçası, aynı binanın birbirini tamamlayan tuğlaları olarak görürüz.
Ümmet bilinci budur.
Ümmetçilik bu bilincin adıdır.
Millet bilincinin tam da buna tekabül ettiğini öğrenmek isteyenler Osmanlı'nın "millet sistemi"ni zahmet edip incelesinler.
Milliyetçiliklerini Fransız tipi sorunlu seküler bir ulusçuluğa yaslayanların Türk milliyetçiliği iddiaları ise köksüzlüğün ötesinde bir hilkat garibesidir.
Bizim ümmet anlayışımız da millet anlayışımız da ezcümle budur.
Başkalarını da Hz. Adem'in evlatları ve Hz. Ali Efendimizin tabiriyle insan kardeşlerimiz olarak görür ve onlarla insanlık için yararlı olan her işte yardımlaşmayı da akidemizin bir gereği olarak biliriz.
PKK HANGİ TAVİZ KARŞILIĞINDA SİLAH BIRAKTI
PKK'nın kendini feshedip silah bırakması bazı kesimleri fena halde rahatsız etti.
Şimdiden başladılar mızıkçılık yapmaya.
Fitne fesat yaymaya.
Şehit ve gazilerimizin o tertemiz duygularını siyaseten istismar etmeye.
Silahlarını bütün dünyanın gözü önünde bırakıp yakan PKK'lıların "Şimdi sıra devletin atacağı adımlara geldi" demesini çarpıtıp durmaları, en kötüsü akıllarındaki yalan senaryoları sanki devlet ile PKK arasında bir pazarlık varmış gibi sunmaları ve bu kirli siyasetlerini milliyetçilik kisvesiyle yapmaları sahiden üzücü.
Bir de buna Kuzey Suriye'de PKK yönetimine rıza gösterilmiş gibi bir algı oluşturmaları da hakikaten utanç verici.
Suriye'nin kuzeyinde tam tersi gelişmeler oluyor.
Öcalan'ın talimatına uygun bir düzenleme Suriye'nin kendi özgün koşullarında hayata geçiriliyor.
Suriye'nin toprak ve siyasi bütünlüğüne bağlılıkta hiçbir sorun yok.
Ayrılıkçı-bölücü bir yönetim talebi yok.