AK Parti-MHP ittifakının önemi ve öneriler
Kanaatim o ki AK Parti-MHP ittifakının önemi hâlâ anlaşılabilmiş değil. Bunu muarızlar açısından söylemiyorum. Asıl her iki parti için söylüyorum. AK Parti ve MHP içinden birilerinin bu ittifakın önemini hâlâ anlamamış olmaları, üzerinde durulması gereken bir sorundur gayrı.Sorun sadece bilge lider Bahçeli'nin haklı olarak eleştirdiği AK Parti'nin içindeki "gayrı memnunlar"dan kaynaklanmıyor. Bahçeli'nin 15 Temmuz'dan bu yana Erdoğan liderliğinin arkasında şartsız ve gönülden duran siyasal tavrının MHP'yi kendisi olmaktan çıkartıp küçülttüğüne inanan MHP'nin içindeki "gayrı memnunlar"dan da kaynaklanıyor elbet. MHP içinde böyle bir damarın olmadığını söylemek ne kadar hilaf-ı hakikat ise, AK Parti içinde herkesin MHP ile ittifaktan memnun olduğunu söylemek de bir o kadar hilaf-ı hakikattir.O yüzden sorunu teşrih masasına yatırıp anlamanın da çözmenin de vakti geldi.BEN NEREDE Mİ DURUYORUM15 Temmuz'dan itibaren AK Parti içinde MHP ile ittifakı ilk savunanlardan biriyim ben. Benim için 15 Temmuz bir milattır.O nedenle AK Parti-MHP ittifakını bir iman ve gönül ittifakı olarak nitelendirip sahiplendim.Hâlâ aynı yerde duruyorum.İttifakı en başta bu anlayış temelinde savunurken şunun da altını önemle çizdim: AK Parti MHP değildir, MHP AK Parti değildir. MHP AK Parti'ye, AK Parti MHP'ye dönüşürse bu ittifak anlamını ve önemini yitirir.Bunu niye dediğimi anlamayanlar da çıkmadı değil. Onlar ittifakın anlamını da anlamayanlardandı çünkü. O yüzden evvela ittifakın anlamını anlamak gerekir. Gerisi kolay.ERDOĞAN-BAHÇELİ LİDERLİĞİİttifakın anlamından önce iki liderliğe vurgu şart: Erdoğan liderliği-Bahçeli liderliği.Erdoğan liderliği AK Parti'den daha büyük bir anlama sahip. Başka bir deyişle, Erdoğan liderliği, sadece parti sınırlarını değil ulusal sınırları da aşan daha kuşatıcı bir liderlik. Erdoğan liderliğini AK Parti liderliğine hapsetmek isteyenler Erdoğan'ı siyaseten küçültmüş olurlar.Bahçeli liderliği de dar parti kalıplarını aşan bilge bir liderlik. MHP Genel Başkanlığı ile Bahçeli liderliği 15 Temmuz'dan sonra anlamlı bir yeni zemine oturdu. Ülkenin bekası ve milletin birliği mücadelesinde Erdoğan liderliğinin arkasında durmayı her türlü siyasi çıkar ve pazarlık konusunun dışında tutan Bahçeli liderliğinin anlamı MHP'yi aşan bir sevgi halesine dönüştü. Artık Bahçeli sadece MHP'ye oy verenlerin sevdiği bir lider değil, aynı zamanda Erdoğan'a gönül verenlerin de sevdiği bir lidere dönüştü. Bu bağlamda Cumhur İttifakı denilen ittifakı Erdoğan liderliğinde tek ittifaka dönüştüren bilge lider olarak gönüllere yerleşti. Erdoğan liderliğinin tekleşmesi bilge lider Bahçeli'nin siyaseten önemini ve büyüklüğünü daha da artırdı. Bahçeli'nin Erdoğan liderliğinin arkasında ilkeli ve çıkarsız duruşu, MHP'yi AK Parti'nin yedeğine düşürdüğü biçimindeki art niyetli ve tamamen hilaf-ı hakikat suçlamaların muhatabı kıldı. Eş zamanlı olarak AK Parti'nin MHP'ye dönüştürüldüğü iddiası da aynı odaklar tarafından tedavüle sokuldu. Oysa her iki iddia da gerçek dışıydı. Doğru, Erdoğan'ın şahsında liderlik tekleşmişti ama ne MHP AK Parti'ye, ne AK Parti MHP'ye dönüşmüştü. Her iki partinin devletin bekası ve milletin birliği konusundaki duyarlılığı mücessem bir ortak siyasete bürünmüştü sadece.İTTİFAKIN ANLAMIAK Parti-MHP ittifakı özünde bir Türkiye ittifakıdır. Devletin bekası ve milletin birliği tehdit altında iken her türlü şahsî ve siyasî mülahazanın ötelendiği bu ittifak, kelimenin tam anlamıyla bir iman ve gönül ittifakıydı.Bu İttifakın çatısı 15 Temmuz'da çatıldı. Yenikapı'da 15 Temmuz ruhuyla ete kemiğe büründü. 15 Temmuz ruhu, Çanakkale ruhunun öteki adıydı.O gece bedenlerini aynı ruh ve imanla ölüm saldırıları karşısında birleştirenler bunu sağlayan ruhu ortak bir siyasete dönüştürdüler. Bu, her konuda aynileşmek değildi ama o ruh ve iman konusunda yüreklice bütünleşebilmekti.AK Parti-MHP ittifakı ruhsuz siyasi okumaların kurbanı edilemeyecek kadar aziz ve büyüktür.Her şeye sadece kendi partisinin siyasî kazanımı zaviyesinden bakanlar bu ittifak ruhunun anlamını anlamaktan uzak görünüyorlar. Her iki partinin içinden de birilerinin "Bize ne getirdi ne götürdü!" biçiminde ruhtan kopuk dar ve zararlı siyasi mülahazalar yapabiliyor olmaları elbette üzücüdür. Ama bence buna fazla takılıp kalmamak lazım. Çünkü bu, geçmişte birbiri için farklı siyasal düşünceleri ve duruşları dolayısıyla en ağır sözler etmiş iki parti mensuplarının anında her düzeyde kolayca adapte olabilecekleri bir iş değil. Bu, bir süreç ve sabır işi. Sevindirici yanı, liderlik düzeyinde bir sorunun asla olmamasıdır. Her iki parti liderliğinin bu tarz ayrıksı ve zararlı mülahazalara zinhar geçit vermemesidir. Öteki sorun, anlayışla ve zamanla aşılabilir bir sorundur. Aynı parti içinde bile hangi siyasi aktörlerin nasıl kaybettirdikleri veya hangi siyasi görüş ve tutumların oy kaybına neden olduğu tartışılırken, ittifak partilerinin birbirlerine nerede kazandırıp nerede kaybettirdiklerinin