Üçüncü dünya savaşı çıkar mı

Dünya dengelerinin zannedildiğinden çok daha fazla ve tehlikeli bir şekilde bozulduğu ve bir dünya savaşının an meselesi olduğu konusunda birçok siyaset bilimcisi, askeri uzman ve strateji uzmanı hemfikir.

Nükleer savaş gücüne sahip ülkelere öncülük eden ABD, Rusya, Çin ve Kuzey Kore, bu görüşten hareketle alarm düğmesine bastığında kısa sürede nükleer başlıklı füze rampalarını bulunduğu tüm hava üslerini harekete geçecek şekilde hazır bekletiyor.

Zira, halihazırda dünya genelinde olup bitenlere yakından bakan siyasiler, askeri uzman ve stratejistler dünyayı cehenneme dönüştürecek bu gelişmeler nedeniyle bir şaşkınlığı yaşıyor.

Bu ahval ise bize eski dünyanın tamamen erozyona uğradığını gösteriyor.

İnsanlık ise gelinen noktada bu olumsuz gidişi durdurma adına hiçbir şey yapamamanın acziyetini yaşıyor.

Tüm bu olumsuz gelişmeler, Birinci ve İkinci Dünya Savaşları sonrası, uluslararası kurallar ve kanunlar çerçevesinde kurulan dünya sistemi bağlamında BM'nin inşasına, halkların kendi kaderini tayin hakkı ile topyekûn savaşların önlenmesi fikri maalesef başarısız kaldığını gösteriyor.

Bilhassa Sovyetler Birliği döneminin sona ermesinden sonraki dönemde, Balkanlarda Yugoslavya'nın dağılması ve Bosna'da yaşanan Srebrenica Soykırımı, Kırım'ın işgali, Soğuk Savaş kavramının yeniden canlanmasına sebep olan ve 24 Şubat 2022'de başlayan Rusya-Ukrayna savaşı, ayrıca, ABD ve İngiltere öncülüğündeki Batının sınırsız desteğiyle Siyonist İsrail'in Gazze vahşetini devam ettirmesi ile sürmekte olan trajedi, uluslararası toplumun ve onun adına hareket eden kuruluşların iflası ve başarısızlığının tescilidir.

Kısacası, tüm yanlış ve eksiklerine rağmen var olan o eski dünya artık geçmişte kaldı.

Bugün İsrail ve ABD ile Batılı emperyalist ülkeler söz konusu olduğunda ne kurallar ne de kanunlar uygulanmıyor.

BM, Uluslararası Lahey Adalet Divanı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi ile Viyana Devletler Sözleşmesi, Roma Şartı ve BM kararları gibi beynelmilel hukuku temsil eden tüm dünya sisteminin kuruluşları hem güvenirliğini hem de saygınlığını kaybettiği ise bir gerçektir.

Dünyanın birçok yerinde birbirini takip eden savaşlar, işgaller her geçen gün artarak devam ediyor olmasının sebebi, 'Uluslararası Toplum' adına oluşturulan bu kurum ve kuruluşların çarpık yapıları ve asli görevlerinden uzaklaşarak emperyalist ülkelerin emrinde hareket ettikleri yani taraf oldukları gerçeğidir.

Bu kuruluşlarda söz hakkına sahip olan ABD, Rusya, Çin, Fransa ve İngiltere gibi daimi üyeliğe sahip ülkeler, maalesef savaşları siyasetin araçlarından biri haline getirdikleri ise bir diğer gerçektir.