Bugün dünya; afetler, saldırılar, işgaller ve savaşların sebep olduğu zor şartlar döneminden geçtiği için, yeni büyük bunalımlar ve savaşlarla karşı karşıyadır.
Ayrıca, büyük ekonomik bunalımların pazar kavgasını sertleştirmesi sonucu yeni bir büyük savaşın koşulları artarak olgunlaşmaktadır.
Bu olumsuzluklardan en çok etkilenen Ortadoğu bölgesi olmakla birlikte ABD'nin yanında 'Avrupa kıtası' da çelişkilerin en keskin yaşandığı alanların başında geliyor.
Doğu Avrupa ve Balkanlar da benzer tehlikelerle karşı karşıyadır.
Dolayısıyla hiçbir ülke güvende olmadığı gibi hiçbir halkın kendini güvende hissetmediği bir süreç içindeyiz.
Tüm bu olumsuz ahval içinde emperyalistler arası güç ilişkilerinin bir kez daha değişmesi söz konusu.
Birçok ülke çıkması muhtemel bir büyük savaşa katılmadan, savaşın sonuçlarından yararlanmanın yollarını arıyor ve hesaplarını yapıyor.
ABD, kapitalist emperyalist pazarın yeni hakim gücü konumunu korumanın peşinde. Çin, pazarı ele geçirme konusunda sessiz ve sakin ancak emin adımlarla yürüyüşünü sürdürmekte kararlı.
Rusya ise eski gücüne kavuşmasını engellemeye çalışan ABD ve AB'ye karşı Çin ile ortak hareket etmek ve Ukrayna savaşını kazanmaya odaklanmış görünüyor.
Afrika bölgesi ülkelerindeki peş peşe gerçekleştirilen darbelerle Fransız sömürgeciliğine ve ABD ile İngiltere öncülüğündeki Batılı emperyalizme karşı siyasal bağımsızlık mücadelelerinin devam etmesi, Ukrayna krizinde hesapların tutmaması ve İsrail'in Gazze vahşetinin dünya halkları nezdindeki karşı tepkilerinin yansımaları ABD'nin değişen dünya şartlarında tek başına hakim güç olmayı zorlaştırdı.
Kısacası, değişen şartlar, ABD'nin hegemonik mücadele konusunda yeni atılım politikalarıiçin etkili ve güçlü ülkelerle işbirliğine yani ittifaklaraihtiyacını artırdı.
ABD, AB'yi Rusya yayılmacılığı korkusu üzerinden kendi yörüngesine almayı başardı. Şimdi ise Türkiye'yi kendi yörüngesine almayı hedeflemektedir.
Yakın tarihtehem Türk-Amerikan hem de Türkiye ile AB ilişkilerinde sıkıntılı bir süreç yaşandığına şahit olduk.
Bunun en önemli sebebi, gelinen noktada Türkiye'nin rol alan değil, oyun kuran ülkeler arasında yer almak istemesi ve kendi başına kararlarını alması ve Türkiye sınırlarını aşarak Balkanlar, Afrika, Kafkasya ve Ortadoğu bölgelerinde inisiyatif kullanarak başarılar, hamleler gerçekleştirmesidir.
Çünkü onlara göre Türkiye, verilen roller ve çizilen sınırları aşmış oldu.
Çünkü onlar, bölgesinde etkili, dünya politikasında itibarlı, güçlü ve kalkınmış bir Türkiye istemiyorlar.
Bu ne ilktir ne de son olacaktır, bu gerçek Batının iflah olmaz bir hastalığıdır.
15 Temmuz FETÖ ihanetine ABD ve Batılı ülkelerin desteği inkârı mümkün olmayan bir gerçektir.
Türkiye'yi tehdit eden bölgedeki terör unsurlarına verilen destek, uygulanan yaptırımlar ve siyasi baskıların