Rutte'nin kritik Ankara ziyareti ve bazı gerçekler

Rutte'nin kritik Ankara ziyareti ve bazı gerçekler

MEHMET KOÇAK

Dünya, yönü belirleyen kusurlu bir pusula ile hızlı bir şekilde belirsizliğe, bilinmezliğe, güvensizliğe ve tedirginliğe doğru ilerliyor.

3. Dünya savaşı hazırlıklarının yapıldığı çok kritik ve çok tehlikeli bir süreçte, NATO Genel Sekreteri Mark Rutte'nin Ankara ziyareti ve Başkan R. Tayyip Erdoğan tarafından kabulü ile gerçekleşen görüşmeler hiç şüphesiz tarihi öneme haizdir.

Ukrayna-Rusya Savaşı ve Filistin ile Lübnan'da devam edenbüyük yıkım ve toplu katliamlar ile savaşların yayılma hatta 3. Dünya savaşına evrilmesiyle ile Nükleer gücün kullanılması ihtimalinin de ele alındığı kritik görüşmede, Ukrayna-Rusya savaşında potansiyel olarak Türkiye'nin arabuluculuk rolü gibi önemli konular üzerinde durulduğu açıklansa da toplantıda açıklanmayacak mahrem konuların da görüşüldüğü bir gerçektir.

NATO Genel Sekreteri Mark Rutte'nin Başkan Erdoğan ile görüşmesi öncesi açıklamalarda bulunurken "Giderek öngörülemez hale gelen bir dünyada Türkiye, İttifakımıza paha biçilmez katkılarda bulunarak güney kanadımızdaki caydırıcılığı güçlendiriyor" şeklindeki ifadelerini kullanmış olması aslında bir övgünün ötesinde bir gerçeği hatırlatmadır.

Çünkü, Türkiye jeostratejik ve jeopolitik konumu itibarıyla mihenk taşı niteliğinde öneme sahip olması, başat ülke olma mücadelesi veren diğer bir ifadeyle dünya hakimiyeti kurmak isteyen ülkeler için bir cazibe merkezi konumundadır.

Genç nüfusu, tarihi devlet deneyim ve tecrübesinin yanında strateji belirleme kabiliyetine sahip güçlü bir ordusu ile birilerinin kolay kolay vazgeçebileceği veya karşısına alabileceği bir ülke değildir.

Rutte'nin Türkiye hakkındaki açıklamaları banadünya siyaset tarihinin duayenlerinden eski Amerikan Güvenlik Danışmanı ve Dışişleri Bakanı Henry Kissinger'ın hatıralarında okuduğum bir kesiti hatırlattı.

ABD'de Dış Politika uzmanları, akademisyen, stratejistler ve siyaset bilimcilerin yanında emekli büyükelçiler ile emekli komutanların katılımlarıyla düzenlenen konferansta bazı konuşmacıların, "Sovyetler Birliği'nin dağılması sonrası Batıya karşı asıl tehdidin ortadan kalkmasıyla Türkiye'nin önceki önemini yitirdiğini böylece Batının Türkiye'ye ihtiyacı kalmadığı" şeklindeki değerlendirmelerine müdahale eden Henry Kissinger, "Beyler sıradan bir Ortadoğu ülkesini değil, Türkiye'yi konuşuyoruz" diyerek dikkat çekmesiyle Türkiye'nin potansiyel gücünü ve özgül ağırlığını hatırlatması konferansın katılımcılarını yeniden düşünmeye sevk etmişti

Övgüler ve takdirler güzeldir ancak, bazı gerçekleri görmezlikten gelemeyeceğimizin de bilinmesi gerekir.

Türkiye, NATO'ya karşı üzerine düşen sorumlulukları her zaman yerine getirdiği bir gerçektir. Ancak NATO'nun ise Türkiye'ye karşı sorumluluklarını aynı şekilde yerine getirdiği söylenemez.

Türkiye