Başkan Sayın R. Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) 79. Genel Kurulunda dünya liderlerine seslendiği konuşmasında, dünyaya verdiği mesajların her biri gerçekten hem önemli hem de dikkat çekiciydi.
İnsanlık tarihinde birçok haksızlıklar, adaletsizlikler ve zulümler yaşana geldiği bir gerçektir. Ancak eşitlik, temel insan hakları ve özgürlüklerin 21. asrın kazanımları olarak takdim edildiği bir dönemde, saldırı, savaş, iç çatışmalar ve işgallerin yanında korkunç yıkım ve soykırıma varan toplu katliamların yaşandığı bir dünya ile insanlık karşı karşıya geldiği ise bir diğer gerçektir.
Başkan Erdoğan, insanlığın karşı karşıya olduğu bu vahim durumun sebep ve sonuçlarını değerlendirdiği konuşmasında, hukukun üstünlüğünü temel esas kabul eden, evrensel insan hak ve özgürlükler ile birey ve toplumun güveni, barışı ve de huzurunun teminatı olan demokratik haklara, herkesin ulaşabildiği bir dünya artık inandırıcılığını kaybettiği şeklindeki tespiti maalesef doğrudur.
ABD ve İngiltere öncülüğündeki Batı'nın desteğini alan Siyonist Netanyahu ve kabinesi, savaşı tüm Ortadoğu'ya yayabilmek amacıyla var gücüyle çaba göstermektedir.
Hukukun üstünlüğü, demokratik hak ve özgürlüklerin sözde öncüsü ve savunucusu olarak kendilerini takdim eden ülkeler ve onların güdümündeki Barış ve İnsan Hakları Kuruluşları ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BM) gibi uluslararası kurum ve kuruluşların 'Üç maymunu oynaması' gerçekten yüz kızartıcı ve de çifte standart politikalarının bir örneğidir.
Bu gerçekten hareketle Başkan Erdoğan'ın, "Bundan 70 sene önce nasıl Hitler insanlığın ittifakıyla durdurulmuşsa, Netanyahu ve cinayet şebekesi de insanlığın ittifakıyla durdurulmalıdır" şeklindeki çağrısı genel kurulda alkış alması ise genel kabulün bir ifadesiydi.
Erdoğan'ın BM Genel Kurulu'ndaki konuşmasında, "hayal dünyalarındaki siyasi hedeflerine ulaşmak için tüm bölgeyi savaşa sürükleyen katliam ağını durdurmak için hâlâ neyi bekliyorsunuz", "Ey insan hakları örgütleri, Gazze ve Batı Yaka'da yaşayan insanlar, insan değil mi" soruları gerçekten düşündürücü olduğu kadar da anlamlıydı.
Çünkü, 21. Yüzyılda bu derece pervasızlık ve bu kadar vahşilik yaşanırken, BM-GK'nın sükûneti sağlama ve suçluyu cezalandırma adına hâlâ harekete geçememiş olması, gerçekten utanç vericidir.
Lahey Adalet Divanı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi, savaş suçlusu olarak tutuklanması emri çıkardığı halde katil Netanyahu hâlâ yakalanıp adalete teslim edilmemiş ise ve katiller sürüsü İsrail ordusunun katliamlarını durdurmak için hâlâ gereği yapılmıyor ise bunun en büyük sorumlusu hiç şüphesiz